YÜZBAŞININ KIZI

 

                   YÜZBAŞININ KIZI

 

Yazar: Aleksandr PUŞKİN

Yayınevi: Can Yayınları

Sayfa Sayısı: 140

Değerlendirme: 8/10

 

Hoş geldiniz, bu yazımda sizlere akıcı ve sürükleyici anlatıma sahip olan, her an acaba ne olacak heyecanını yaşatan, her koşulda iyilik yapılması gerektiği sonucunu çıkarttığım, beni yazarıyla tanıştıran ve gerçek olaylara dayanan bir kitaptan “Yüzbaşının Kızı” ndan bahsedeceğim. Kitap tahlili ve yorumuna geçmeden önce yazarımızdan bahsetmek istiyorum.

 

Aleksandr Puşkin, 1799'da Moskova'da, soylu bir ailede doğdu. Küçük yaşta Fransızca öğrendi ve Fransız edebiyatına büyük ilgi duymaya başladı. Aristokrat ailelerin çocuklarının gittiği yatılı bir okula yazdırıldı; burada dış dünya ve yakınlarıyla bağları kopunca şiire yöneldi. Liseden sonra Petersburg'a gidip dışişleri bakanlığında işe başladı. Ancak o dönem halkın beğenisini toplayıp gittikçe popülerleşen özgürlükçü şiirleri, Kafkasya'ya tayin edilmesine neden oldu ve Bahçesaray Çeşmesi ile Kafkas Esiri destanlarını o yıllarda yazdı. Kafkasya'dan döndüğünde, fikirleri nedeniyle başkente girmesi yasaklandı ve ailesinin sahibi olduğu köye sürüldü. Sürgün yıllarında Yevgeni Onegin'i yazmaya başladı. Rus halkının şiire Puşkin'le ilgi duymaya başladığı söylense de Maça Kızı, Yüzbaşının Kızı, Erzurum Yolculuğu gibi düz yazı eserleri de klasikler arasında yerlerini aldı. Modern Rus edebiyatının kurucusu olarak anılan Puşkin, büyük yazar Dostoyevski'nin hayranlığını kazandı; Gogol'le yakın bir dostluk kurdu; hatta Ölü Canlar'ı yazma fikrini Gogol'e onun öğütlediği söylendi. Yazarımız bir düelloda aldığı yara nedeniyle 1837'de Petersburg yakınlarında öldü.




“En iyi ve en sağlam değişiklikler esasen, ahlakların düzelmesiyle ve hiçbir cebri sarsıntı olmaksızın yapılanlardır.”

 

Kitap, Pyotr Andreyeviç’in görev yapmak için Belogor kalesine gitmesiyle başlıyor. Kalede rahat bir hayat süren Pyotr Yüzbaşının Kızına gönlünü kaptırıyor. Her şey güzel giderken Kazak isyanı olan Pugaçov ayaklanmasıyla her şey alt üst oluyor. Baş karakterimiz görev bilinci ve aşkı arasında kalıyor. Hangisini seçeceğini okurlara kopya vermemek adına söylemiyorum. Odamdan kitaba açılan bir kapı olsaydı eğleneceğime yüzde yüz emin olduğum birinin yanına Yüzbaşının eşinin yanına gider onunla biraz sohbet eder bir kahvesini içer odama geri dönerdim.

 

“Giysini yeniyken, onurunu gençken koru.”

 

“Okumaya olan ilgimi yitirmiştim. Ruhum dökülüyordu…”

 

Pyotr, kaleye giderken yaptığı bir iyiliğin hayatını ne derece değiştireceğinden haberi yoktu, hatta hayatını kurtaracağından da. Belki de kim olduğunu bilseydi yardım dahi etmeyecekti. Ama o, muhatabının kim olduğuyla ilgilenmeden yardımcı oldu bu da bizlere aslında iyilik yaparken ya da yardım ederken ön yargısız olmak gerektiğini, yardım edebilmek için sadece insani duygulara sahip olmanın yeterli olduğunu vurguluyordu.

 

“Kızma sakın, kusursuz insan yoktur, dört bacağı vardır ama at bile tökezler.”

 

“Benden iyisini bulsan unutursun, benden kötüsünü bulursan hatırlarsın.”

 

Kitabı okurken basit bir aşk hikayesi okuyacağımı düşünmüştüm ama hiç öyle olmadı. Birçok duyguyu barından ince ama doyurucu bir kitapla karşılaştım. En nefret ettiğim şey arkadaşın arkadaşa olan ihanetidir. Kitapta bu da vardı anlatılan hikâye o kadar evrensel ki okuduğumda o zamanla bu zaman arasında hiçbir fark olmadığını ve bu tarz kitapların bu yüzden klasik olarak anıldığını düşünüyorum. Nefret, sinir, aşk, umut ve hüzün gibi duygulara o kadar güzel değinilmiş ki bir çırpıda okudum.

 

“Malum, yazarlar bazen fikir alma bahanesiyle gözde bir dinleyici ararlar.”

 

“Peki, zafer azmedenin değil midir?”

 

Genel olarak kitaba bayıldım. Kötü bir eleştiri yap deseler sadece çok kısa olduğunu söyleyebilirim. Keşke kitaptaki her karakter ayrı ayrı, uzun uzun işlenseydi. Olaylar en ince ayrıntısına kadar anlatılsaydı. Okumaya doyamadığım, bitti diye üzüldüğüm bir eser oldu. Kitap, yapılan yardımın bir zaman sonra insanın önüne çıkacağını çok güzel gösterdi ve bana da şu sözü hatırlattı: İyilik yap denize at balık bilmezse hâlik bilir. Ben severek okudum ve çok beğendim umarımda sizlerde severek okursunuz.

Hoşça kalın…

Yorumlar

Popüler Yayınlar