RUH BAKIMI
RUH BAKIMI
Yazar: Metin
KARABAŞOĞLU
Yayınevi: İz
Yayıncılık
Sayfa
Sayısı: 175
Değerlendirme:
9/10
Yazar “İlk
izlenim için ikinci bir şans yoktur.” diyor kitabında. Bu kitap benim için
ikinci bir şansa gerek kalmayarak ilk izlenimi çok güzel olan kitaplar
arasında. Kitabın satırlarını dolaşırken bu çalışmanın ince elenip sık
dokunularak yazıldığı hemen anlaşılıyor. Kitap, bakan ama görmeyen
farkındalıksız gözlere, nefes alan ama yaşamayan benliklere, tekdüze olan
hayatının tekdüze olduğunu fark etmeyen kişilere, onların ufkunu açmak ve
farkındalığını arttırmak için yazılmış. Bu yazımda ufkumun kapılarını aralayan
bir kitaptan “Ruh Bakımı”ndan bahsedeceğim. Bu eşsiz eserden önce
yazardan bahsetmek istiyorum. “Metin Karabaşoğlu 1964 yılında İzmir’in Tire
ilçesinde doğdu. İstanbul Üniversitesinde Siyasal Bilimler Fakültesini bitirdi.
Okul yıllarında yazmaya başladığı Köprü dergisinde bir süre yayın
yönetmenliğinde bulundu. Muhtelif radyo ve TV’lerde programlar yaptı. Karakalem
yayınlarını kurdu. Karakalem dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı. Birçok
çeviride bulundu.”
Şimdi ufkuma
kapı aralayan eserden bahsetmek istiyorum. Kitabın kapak resmine kuş tüyü
konulmuş, ruhun bedendeki yerine göre hafif, histe ağır olduğunu vurgulamak veyahut
ruh üzerine düşündürmek için konulmuş olabilir. Kitabın içerisinde 12 ayrı yazı
bulunuyor ve 12 yazıda modern insanın hali göz önüne sunuluyor. Ve her yazıda
ruhun bedenden önce geldiği hissettiriliyor.
“İnsanı insan yapan bedeni değildi, ruhuydu yani. Beden asıl, ruh onun elbisesi değildi. Ruh asıldı, beden ruha elbiseydi.” (Ruh Bakımı)
İnsanlar
kalabalıklar arasında yalnızlar. En kalabalık sohbet meclisinde herkesin sessiz
kaldığı o bir anda bile insan kendi kendini sorguluyor ve bu sorgulama kalabalıkların
ruhta bir etkisinin olmadığını gösteriyor. Modern dünyanın modern insanları
hayatının neredeyse her kısmını ekranlara göre yaşıyor. Üzülüp ağlamak gibi
kişiden kişiye değişen duygulara bile “örnek” alınanlar karar veriyor.
“Herkes birbirine benziyor, ama hiç kimse kendisine benzemiyordu.” Hisler
gabileşiyor, asıl olarak ne yapılması gerekildiği unutuluyor. Hatırlanmayan
ruh, beden uğruna zaifleşiyor. Doğruluk çoğunluğun yapıp yapmamasıyla
ölçülüyor. Sadece bedene yapılan yatırımlar ruhu doyurmuyor. Ebediyetle
aramızdaki bağımız olan ruhumuz gerektiği gibi doyurulmayınca, acıyla kıvranan
kalpler, susmayan zihinler, bitmeyen hüzünler kişinin zindanı oluveriyor. İşte
yazar da kurtuluş reçetesini olabilecek en naif şekilde okura sunuyor.
“Olmak
zordur, görünmek kolay.” (Ruh Bakımı)
“Yanlışı
çok sayıda insanın yapması doğrunun değerini eksiltmez. (Aşkın Ölümü)
“Kendisi
olmaktan büyük kazanç, kendini kaybetmekten büyük kayıp yok velhasıl...
Marifet, yükseleyim derken alçalmamak. Marifet, kazanırken kaybetmemek.
Kazanırken kendini kaybetmemek, büyük marifet… (Kazanırken kaybetmek)
Ben bu kitabı okurken henüz zihnimde hiç düşünmeyi bile düşünmediğim konuların varlığını gördüm. Durup geçmişe geleceğe ve bugüne baktığımda hayatı nasıl anlamlandırdığımı, nasıl yanlış açıdan bakıp, doğru açının ne olduğunu gördüm. Ruhum için gerekenleri sadece sözde yaptığımı fark ettim. Bu kadar eksiğimi bana gösteren bu kitabı anlatmaya kelimelerim yetmedi. Her satıra başladığımda ne yazarsam yazayım eksik kalacağını aslında kitabın beni tamamladığını fark ettim. Umarım bu kitap sizin de farkındalığınıza bir vesile olur. Sözlerime yazarın hayatıma yön veren şu cümleleriyle son vermek istiyorum: İnsan rüyaları ve hayalleri kadar değerlidir. Yolumuzu çizen, rüyalarımız ve hayallerimizdir. Ne olacağımızın cevabı, baktığımız yerde gizlidir. Hoşça kalın…
Yorumlar
Yorum Gönder