SUÇ VE CEZA
SUÇ VE CEZA
Yazar:
Fyodor Mihayloviç DOSTOYEVSKİ
Rusça
Aslından Çeviren: Mazlum BEYHAN
Yayınevi:
Türkiye İş Bankası
Sayfa
Sayısı: 687
Değerlendirme:
8/10
Bu yazımda
klasiklerin devlerinden biri olan ve beni Dostoyevski ile tanıştıran bir
kitaptan, Suç Ve Ceza’dan bahsedeceğim. Kitaptan bahsetmeden önce tüm eserlerini
hayranlıkla okuduğum Dostoyevskiyi tanıtmak istiyorum.
Fyodor
Dostoyevski 11 Kasım 1821’de Moskova’da dünyaya geldi. Çocukluğunu ve eğitimini
genel olarak evde ve özel okullarda geçirdi. Annesinin ölümünden sonra
Petersburg’daki Mühendislik okuluna girdi. Babasının ölüm haberini de burada
aldı. Eğitiminden sonra bir yıl orduda bulundu. Ordudan ayrıldıktan sonra
edebiyata yönelen Dostoyevski ilk kitabı olan “İnsancıklar”ı yayınladı. 1849
yılında devlet aleyhinde bir suç işlediği iddiasıyla tutuklandı. On ay hapis
kaldı ve kurşuna dizileceği esnada sekiz arkadaşıyla birlikte affedildi ve
kürek cezası aldı. 1859 yılında özgür bırakıldı. Başta Suç Ve Ceza olmak üzere
tüm eserlerini 1861-1879 yılları arasında kaleme aldı. Son eseri olan Karamazov
Kardeşler adlı eserini üç yılda yazan Dostoyevski ciğer kanamasıyla hastalandı
ve 28 Ocak 1881 yılında vefat etti.
“Akıllıca davranabilmek için yalnızca akıl yetmiyor.”
Hukuk
öğrencisi olan Rodion Romanoviç Raskolnikov fakir bir hayat sürer ve ara sıra
tefeci bir kadından rehin bırakarak para alır. Kendini soylu sınıfında gördüğü ve
bu yüzden de her şeyi yapabilirim düşüncesiyle mi yoksa topluma zararı olan
insanların öldürülmesinde bir sakınca görmediği için mi bilinmez bir gün yaşlı
tefeci kadını öldürür.
Tabii ki hikâye
de burada başlıyor. Cinayeti işlerken yakalanacak mı korkusu Raskolnikov evine
varana kadar sizi hiç bırakmıyor.
“Sonra
öğrendim bunun asla olmayacağını, insanların değişmeyeceğini ve onları kimsenin
değiştiremeyeceğini ve bunun çabalamaya değmediğini! Evet, böyledir.”
“Bir
katilden daha cani insanlar gördüm, umudumuzu öldürenleri gördüm.”
Raskolnikov
cinayeti işledikten sonra aslında olağanüstü bir insan olmadığını anlıyor.
Ancak işin garip kısmı Raskolnikov'un cinayeti işlediğine üzülmemesi. Hiçbir
pişmanlık duymamasına üzülmeye başlıyor. Suçluluk psikolojisinin getirdiği
panik ataklar, yakalanma korkusu, vicdan azabı, kasvetli ruh hali ve çektiği iç
sıkıntısı tüm bu hisler kitap boyunca devam ediyor. Ancak sakın hemen iç
karartıcı bir kitap olarak düşünmeyin bu hisler o kadar düzeyli aktarılmış ki,
heyecan tüm duygulara ağır basıyor. (Hatta sizde benim gibi kendini kitaba çok
kaptıranlardansanız sanki cinayeti siz işlemişçesine polis görünce hafif bir
korku yaşayabilirsiniz.)
“Yanlış
görebilirsin, yanlış bilebilirsin; hatta yanlış düşünebilirsin ama yanlış hissedemezsin.”
Kitapta en
sevdiğim karakter kesinlikle Razumihin. Bu karakteri sevmemin en önemli nedeni
dostlarıma çok değer vermem, o yüzden onda kendi dostlarımı gördüm ya da kendim
öyle bir dost olmak istediğim için dikkatim hep Razumihin de oldu.
Raskolnikov’un her ne hareketi olursa olsun, ne yaparsa yapsın onu bırakmayan ve
daima yanında olan Razmihin kitabın parlak yüzlerinden birisi. Sizde onda kendi
dostlarınızı göreceksiniz.
“Önce
biraz ağladılar, ama alıştılar şimdi. Aşağılık insanoğlu her şeye alışır!”
“Bir iple
intihar da edebilirsin salıncak da kurabilirsin. Hayatın ipleri senin
elinde...”
Kitap bence
muazzamdı. Sadece cinayet işlemiş ve buhran geçiren bir kişiyi okumadığınızı
fark edeceksiniz. Kitap, üzerinde durulup düşünülecek birçok cümleyi içerisinde
bulunduruyor. Bazen içimiz daralır, can
sıkıntısı yaşarız ve etrafımızda olabilecek aydınlığın ve gökyüzünün farkına
bile varmayız işte yazar bunu “Sokaklar bile penceresiz odalara benziyor.”
Sözüyle okurun hislerini betimliyor. Bu kitapta kendi hislerinize tercüman
olmuş birçok satır okuyorsunuz. Ben çok beğenerek okudum. Umarım sizlerde kendi
duygularınızın tercümanlarını satırlar arasında bulursunuz. Yazımı, kitabın ana
fikri olabilecek bir cümleyle bitirmek istiyorum: “Vicdan nezzardır.”
Hoşça kalın…
Yorumlar
Yorum Gönder