AÇLIK
AÇLIK
Yazar: Knut
HAMSUN
Yayınevi:
Varlık
Sayfa
Sayısı: 158
Değerlendirme:
10/7
Hoş
geldiniz, bu yazımda sizlere hislerinizi doruklarda yaşatacak, betimlemelerle
zihninizde görsel şölen oluşturacak, yazarın kendi hayatından esinlenerek
yazdığı bir kitaptan “Açlık” tan bahsedeceğim. Kitap tahlilinden önce
yazarımızdan bahsetmek istiyorum.
Asıl adı
Knud Pedersen olan Knut Hamsun 1859 yılında Norveç’in Vaga kasabasında geçim
sıkıntısı yaşayan kalabalık bir ailede dünyaya geldi. Sekiz yaşında bir
rahipten eğitim almaya başlayan yazarımız çeşitli işlerde çalışmanın yanı sıra
ilk kitabı “Esrarengiz Adam” ı yayınladı. “Açlık” romanıyla 1920 Nobel Edebiyat
Ödülü’nü kazanan Hamsun 1952 yılında hayatını kaybetti.
Kitap, yazar
olmak isteyen ve hayata tutunmaya çalışan bir gencin hikayesini anlatıyor. Yazar
olmak için uğraşan kahramanımız parasızlıktan aç kalıyor. Aklınıza hemen normal
bir açlık gelmesin yazarın kitapta bahsettiği açlık kahramanımıza talaş
çiğnettirecek cinsten bir açlık. Yazar açlığı öyle güzel ifade etmiş ki okurken
sizde o açlığı hissediyorsunuz, kahramanımız yazdığı yazıdan para alınca sanki
sizin karnınız doyacakmış gibi seviniyorsunuz.
“İnsan
deli olmasa bile, biraz duyarlı bir kalbe sahip olabilir pekâlâ. Öyleleri
vardır ki, ufak tefek şeyler onları yaşatır da sert bir söz onları öldürür.”
Kitapta
açlık kavramı o kadar güzel anlatılmış ki kitabı okurken acıktım. Hatta kendi
kendime kitabı Ramazan ayında oruçluyken okusaydım roman kahramanımızı daha iyi
anlardım dedim. Eğer bu kitabı hala okumadıysanız ya Ramazan ayında oruçluyken ya
da depresif bir ruh halindeyken okuyun çünkü açlığın getirdiği karamsarlığı ve
depresyonu diplerde yaşayan genç yazarın yüzü hiç gülmüyor. Kitabı okurken
benim aklıma bizim milletimiz geldi. Ve dış ülkelere göre daha çok yardım sever
olduğumuz kanısına vardım. Bu kanıya nasıl vardığımı soracak olursanız gerçek
hayatta ve ülkemizde sokakta böyle bir kişiyi gören olsa hemen neyi olduğunu
sorar ve yardımcı olurdu.
“Benim ne
halde olduğumu o bile anlamamıştı, tanıdığım bir zamanlar elini sıktığım o bile.”
Kitapta
karakterin açlığıyla ahlak, değer yargıları, vicdan ve gururu arasındaki savaşı
çok güzel hissettirilmiş. Açlıktan ölmek üzereyken bile ahlakını sorgulaması
okura güzel bir örnek olmuş. Bunun haricinde kahramanımızın bazı yerlerde
gururunu abartılı ve gereksiz buldum. Açlıktan neredeyse ölecek ancak hala
kuyruğu dik tutma peşinde, hiçbir yardımı kabul etmemesi hatta yardım
isteyenlere yardım edeceğini iddia etmesini oldukça abartılı buldum. Hatta
keşke odamdaki kapı olsa da yanına gitsem ve “Kendine gel! ne bu hareketler,
sen açsın yardımı kabul etmemekte ne demek? bu gereksiz gururu bir kenara koy
ve yardım gelirse kabul et” derdim. Tabii onu orada bırakmaz kapıdan çıkarır
odama getirirdim. Annem ne yemek yaptıysa ikram eder sonra yanına biraz yiyecek
bir şeyler verir yolcu ederdim.
“Bulutsuz
berraktı gökyüzü; benimse gönlüm gölgesiz.”
Genel olarak
kitabı beğendim, kahramanın kendi kendine konuşup bazen deli gibi davranışlarda
bulunması beni şaşırtsa da beğendim. Kitapta beni rahatsız eden şey kahramanın
hayatının tam olarak anlatılmaması, geçmişinden hiç bahsedilmemesiydi, bu
bağlamda kitabın başında bir bütünlük kuramadım. Kitabın son kısmı ise hemen
bitsin diye çarçabuk yazılmış gibi. Ancak bu özelliklerine rağmen
betimlemeleriyle, akıcı dili ve üslubuyla anlatmak istenileni çok güzel anlatan
kitap bence okunmaya değer. Umarımda sizde açlığı anlatsa da his açısından
okuru doyuran bu kitabı okur ve beğenirsiniz.
Hoşça kalın…
Yorumlar
Yorum Gönder