HZ.MUHAMMED'İN HAYATI
HZ.MUHAMMED’İN HAYATI
Yazar: Salih
SURUÇ
Yayınevi:
Timaş
Sayfa
Sayısı: 895
Değerlendirme:
10/10
Hoş
geldiniz, bu yazımda sizlere en güzel, en özel, en şefkatli, en merhametli, en
cömert, en dürüst ve güzel ahlakı tamamlamak için gönderilen, bahsettiğimizde
söylediğimiz sözü değerli kılan alemlere rahmet olarak gönderilen canımız Peygamberimizi (sav) anlatan bir kitaptan “Hz. Muhammed’in Hayatı” ndan
bahsedeceğim. Kitap tahlilinden önce yazarımızdan bahsetmek istiyorum:
Salih Suruç
1953 yılında Peygamberler şehri Şanlıurfa’nın Hilvan ilçesi Kuskunlu köyünde
dünyaya gelmiştir. 1976’da İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nü bitirmiş daha
sonra dergi, yayınevi ve gazetelerde editörlük yapmıştır. Başbakanlık Basın ve
Halkla İlişkiler Müşavirliği, Milli Kütüphanede Daire Başkanlığı görevinde
bulunmuştur. Peygamberimizin (sav) hayatına ilişkin çalışmasıyla 1988’de
Pakistan’da “Siyer” dünya birincilik ödülünü almıştır.
“Buyurdular ki: “Ne mutlu beni görüp iman edene! Ne mutlu beni görmediği halde iman edene de!”
Kitap, Mekke
ve Medine dönemi olarak iki bölümden oluşuyor ve Peygamberimizin (sav)
hayatından bahsediyor. Tüm Müslümanlar Peygamberimizin (sav) hayatının belli
kısımlarını biliyor ancak romansı diliyle akıcı ve sade anlatımıyla bu kitap
diğer kitaplarda okuyamadığımız birçok şeyi bizimle paylaşıyor. Peygamber
efendimiz (sav) doğmadan önce Mekke nasıl bir yerdi? Toplum nelerle meşgul
olurdu? Dini, siyasi ve sosyal olayların tümüne değinen kitabımız
Peygamberimizle (sav) ilgili hiçbir olayı atlamadan okuyucuya aktarıyor.
“Halbuki
adına özgürlük dedikleri şey, alçak arzularının köleliğiydi.”
Hepimiz Peygamberimizin (sav) kaç yılında nerede doğduğunu ve hangi savaşlara
katıldığını ve bunun gibi genel bilgileri biliyoruz bu yüzden bu yazımda
kelimelerim hislerimi anlatmada yetersizde olsa hislerimden bahsedeceğim. Genel
olarak kitabı okurken ağırlıklı hissettiğim duygu hüzündü. Hüznümün sebebi
Peygamberimizi (sav) okudukça onu hiç görmeden oluşan özlem ve her an yaşadığı
imtihanlara tanık olmaktı. Hüzünden sonra en çok kızgın hissettim kendimi.
Müşriklere olan kızgınlığım kitabın sonuna kadar sürdü. Nasıl bu kadar cüretkâr
oluyorlar aklım almadı ya da her şeyi söyleyebilirim, her istediğim hakarette
bulunabilirim her türlü eziyeti yapabilirim haddini kendilerinde nasıl buldular
anlamadım. Peygamberimize (sav) olan davranışlarını okuduğumda bir insan nasıl
bu kadar acımasız olur diye düşündüm. Kararmış kalplerinin vicdanlarını da
kararttığını, okudukça anladım.
“Rahman’ın
takdir ettiği her şey, elbette olacaktır. İnsanoğlunun mes’ud hayatı ne kadar
uzun olursa olsun, mutlaka bir gün bir tabutta taşınacaktır.”
Önceki
yazılarımda bahsettiğim odamdan kitaba açılan o kapının bu kitapta olmasını o
kadar isterdim ki. Eğer öyle bir fırsatım olsaydı kapıyı açar açmaz Mekke’nin o
sıcak havası yüzüme vururdu. Kâbe-i Muazzama karşımda olurdu, tabi ki şimdiki
gibi çevresinde etrafa kasvet saçan dev binalar olmazdı. Hızlıca Peygamberimizi
(sav) arardım, bir göreyim bir duasını alayım diye bilmediğim sokaklarda O’nu
(sav) arardım. İlk gördüğümde ne yapardım ne söylerdim bilemiyorum ama af
dilerdim. Çünkü şimdilerde ne yaşasam başıma ne olay gelirse gelsin kendime hep
“Peygamberimiz (sav) olsa ne yapardı?” Sorusunu soruyorum bu kitapla anladım ki
Peygamberimiz (sav) gibi davranamıyormuşum. İşte ilk karşılaşmada aklıma bu
fark gelir sadece af diler, medet umardım. Ha, şunu da söyleyeyim diğer
kitaplarda kapıdan çıkıp odama geri dönerdim ama bu kitaptaki kapı öyle bir
yere ve öyle bir zamana açılıyor ki asla geri dönmezdim.
“Hz.
Fatıma Peygamberimiz (sav) vefat ettikten sonra O’na (sav) ithafen şu sözleri
söylemiştir:
-Ahmed’in
(sav) mezarının toprağını koklayan bir insana, başka koku aramaya gerek var mı?
Üzerime öyle musibetler döküldü ki eğer onlar günler üzerine dökülseydi günler,
geceye dönüşürdü.”
Ben kitabı
çok beğendim. Peygamber efendimizin (sav) her olayda her durumda nasıl
davrandığını anlatması çok güzeldi. Kitaptaki her olayın kronolojik sıralamaya
uygun ilerlemesi ve en sonunda okuyucunun aklında soru işareti kalmasın,
yazılanların doğruluğundan emin olsun diye kaynakça koyulması oldukça güzeldi.
Kitabın kalın olması gözünüzü korkutmasın oldukça akıcı ve naif anlatımıyla
okumaya doyamayacaksınız. Umarım sizde bu kitabı okursunuz ve gönlünüzdeki huzuru
ve süruru hissedersiniz. Sözlerimi, Peygamberimizin (sav) şehit olan
sahabelerini anarken kullandığı ve duygularıma tercüman olan şu sözüyle
bitirmek istiyorum: “Bu, sevenin sevdiğine özlemidir.”
Hoşça Kalın…
Yorumlar
Yorum Gönder