BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE
BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE
Yazar:
Grigory PETROV
Yayınevi:
Panama
Sayfa
Sayısı: 150
Değerlendirme:
8/10
Hoş
geldiniz, bu yazımda sizlere ön yargıyla yaklaştığım, pek beğenmeyeceğimi
düşündüğüm ancak okuduktan sonra çok beğendiğim ve yazarın vefatından sonra çok
değer gören bir kitaptan “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” n bahsedeceğim. Kitap
tahlil ve yorumuna geçmeden önce bilgisini tüm satırlarda hissettiren
yazarımızdan bahsetmek istiyorum.
Grigory
Petrov 1866 yılında Rusya’da doğmuştur. Rus hatip, gazeteci, yazar olan Petrov
20. Yüzyıl başında Rusya’nın en tanınmış papazlarından ve en çok okunan halk
yazarlarından biridir. Görüşleri nedeniyle kiliseden kovulduktan sonra kendini
yazarlığa verdi; gazeteci ve hatip olarak kitleleri etkiledi. Bolşevik Devrimi
gerçekleştiğinde ülkesinden kaçmak zorunda kaldı. Yugoslavya Krallığı’nda
geçirdiği yıllarda pek çok eser kaleme aldı. 1925 yılında mide kanserinden
hayatını kaybetti.
“Yöneticiler ister iyi, ister kötü, ister kahraman, ister zalim olsun, onlar kendi milletlerinin birer yansımasıdır.”
Kitap, 20.
Yüzyıl başında Finlandiya’nın Rusya’ya karşı verdiği bağımsızlık mücadelesini
ve her alanda nasıl geliştiğini, yükseldiğini anlatıyor. Finlandiya’nın
kurtulması gelişimi ve yükselmesinin baş kahramanı Finlandiyalı Filozof ve
Devlet adamı Johan Vilhelm Snellman. O dönemde yaptığı faaliyetlerden dolayı
kendisine “Halk Öğretmeni” ünvanı verilen Snellman kitap boyunca hayatın her
alanında devletin ve halkın nasıl olması gerektiğini anlatıyor. Bunun yanı sıra
Finlandiya üzerinden tüm ülkelere gelişimin ve yükselmenin nasıl olduğunu aktarmış
oluyor.
“Küfür
etmek medeniyetsizliğin belirtisidir. Eğer yiğitliğinizi göstermek istiyorsanız
daha asil çözümler bulunuz.”
“Ülkede kültürle
uğraşan saatçiler yoktu. Toplum düşüncesi uykuda; cehalet ise zirvedeydi.”
Kitabın en
sevdiğim yönü sadece yönetim, siyaset, devlet meselelerinden bahsetmemesi ve
din, ordu, çiftlik, futbol ve memurlar gibi her alana tek tek ne yapılması
gerektiğini anlatıyor olması. Doğru ve etik olan memuriyet nasıl olur neler
yanlış neler eksik hepsine tek tek değinen yazar bunların bağımsız egemenliğin
bir gereği olarak görüyor. Ve en önemli gelişimin ve yükselmenin toplumun
bulunduğu durumu beğenmeyip sürekli gayret içinde olması gerektiğini
belirtiyor.
“Milyonlarca
halk bedenen, ruhen, fikren ve ahlaken çürüyor da hiç kimse bu kokuşmuşluğu
görmüyor. Herkesin karakteri bozulmuş veya herkes bu yozlaşmışlığa alışmış da
bunu doğal bir durum sanıyor sanki.”
“Herkes
yaşam şartlarının zorluklarından, çekilen acılardan şikayetçi ama kimse yaşamı
düzeltmek için bir şey yapmak istemiyor.”
Kitapta
çoğunlukla vurgulanan şey değişim ve gelişimin toplumun isteğiyle gerçekleşebileceğiydi.
Toplum değişmezse ve bilinçli olmazsa gelişim ve değişim olmaz. Refah seviyesi
kültür ve medeniyet ancak toplumun gayreti ve azmine bağlı olan şeyler. Kitabı
okurken gördüm ki yüzyıl önce ki toplum ve yönetim için söylenen onca şey günümüzde
hala var. Hala toplumu geliştirecek şeyin eğitim olduğunu bilmeyecek ya da
aldığı eğitimi kısırlaştırarak temel hak ve özgürlüklerin sadece kendi
düşüncelerindeki kişiler için kabul edilebilir olduğunu düşünen zihniyetler
var. Hala gelişmemiş ve gelişmeye çalışan ülkelerdeki gibi düşünmeyen, idrak
etmeyen, işinin hakkını vermeyen kişilerin olduğunu fark ettim. Kitabı okurken
bunun gibi çokça çıkarımda bulundum ve yazarın güncelliğini kaybetmeyen bu
eserini içimden tebrik edip durdum.
Eğer odamdan
kitaba açılan kapı olsaydı yazarın yanına gider onu tebrik ederdim. Koskoca
toplumları bu kadar güzel ve doğru şekilde aktarmayı nasıl başardığını
sorardım. Yazdığı şeyleri okuduklarından mı, tecrübelerinden mi,
yaşadıklarından mı? çıkardığını sorardım.
“Tanrı
sevgisi için büyük mabetler inşa ediyorlar, sonra bir mabedin önündeki
meydanlıkta binlerce insanı diri diri yakıyorlar. Bazıları da tanrı aşkına
ölüyor.”
“Ülke
insanının çoğunluğunun eğitimden yoksun bırakılmış olması bir cinayettir.
Devletin kendi kendini yok edişi, intihar etmesi demektir.”
Kitabı genel
olarak beğendim. Okurken bir ülkenin tarihinden bahsettiği için sıkılacağımı
düşünmüştüm aksine bir tarihi gelişim bu kadar güzel anlatılabilirdi. Oldukça
sade bir dili olan kitapta akla yakınlaştırmak için bol bol örnekler
bulunuyordu. Anlatım tarzıyla kitap akıp gitti. Kısa ve öz olan kitabı her
bireyin okuması gerekli çünkü ülkeler üzerinden insanlarında nasıl olması
gerektiğini çok güzel anlatıyor. Severek okuduğum bu kitabı umarım sizde
okursunuz ve bataklık olan bir ülkenin beyaz zambaklar ülkesi oluşuna tanık
olursunuz.
Hoşça kalın…
Yorumlar
Yorum Gönder