GURUR VE ÖNYARGI

 

                  GURUR VE ÖNYARGI

 

Yazar: Jane AUSTEN

Yayınevi: İş Bankası

Sayfa Sayısı: 393

Değerlendirme: 8/10

 

Hoş geldiniz, bu yazımda sizlere kadın karakterlerin ağırlıklı olduğu, bir çırpıda bitireceğiniz, okurken kâh sinirlenip kâh güleceğiniz ve bir dönem kitabı olan “Gurur ve Önyargı” dan bahsedeceğim. Kitap tahlilinden önce oluşturduğu güçlü karakterlerle kendi gücünü yansıtan yazarımızdan bahsetmek istiyorum.

Jane Austen 16 Aralık 1775 yılında bir papazın yedinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası tarafından ilk eğitimi verilen yazarımız kadınlara özel bir okulda eğitimine devam etti. Babasının ölümünden sonra kardeşinin yanına taşınan yazarımız hiç evlenmedi. Eserlerinde güçlü kadın karakterler başrolde yer aldı. Tüm kitapları sinemaya uyarlanan Austen’ın en sevilen eseri gurur ve önyargıdır. Yazar 8 Haziran 1817 yılında göğüs kanserinden dolayı hayatını kaybetti.




“Gurur daha çok kendimizle ilgili görüşe bağlıdır, gösteriş ise bizim hakkımızda başkalarına ne düşündürtmek istediğimize.”

 

Kitap, beş kızı olan Bennet ailesinin ikinci kızları Elizabeth’in evlerine yakın bir yere taşınan Mr. Bingley’in yakın arkadaşı Mr. Darcy ile arasında geçen aşkı konu alıyor. Mr. Darcy’e karşı önyargılı olan Elizabeth ve gururunu elden bırakamayan Mr. Darcy’nin aşk hikayeleri oldukça farklı. Hemen sıkıcı bir aşk hikayesi zannetmeyin kitapta sadece bu iki kişinin aşkından bahsedilmiyor, o kadar çok kişi tanıyorsunuz ki hepsinin farklı karakterlere sahip oluşu ve bunun güzel anlatımı kitabı eşsiz kılıyor.

 

“Geçmişin sadece hatırlamaktan zevk aldığınız kadarını düşünün.”

 

Yazar kitapta, anlatılması zor, aşılması güç olan iki duygudan gurur ve önyargıdan anlaşılır zarif bir tarzda bahsetmiş ve okuyucuya bu kavramların tanımını yapmadan hissettirerek anlatmış. Elizabeth okuyucuya önyargının nasıl olduğunu gösterirken muhatabımızı tanımadan, hakkında bir şey bilmeden gözlemlerimize dayanarak bir sonuca varmamak gerektiğini de gösterdi. Mr. Darcy ise okuyucuya gururun ne olduğunu gösterdi bunu gösterirken zengin ve her şeye sahip olmanın, gurur ve kibri gerektirmediğini ve her şeyi elde edebileceği zannına kapılmamayı aksine hoş bir tevazu gerektirdiğini gösterdi.

 

“Ama bir insanın bugünkü duygularını bilemeden geçmişteki hatalarını ortaya dökmek adaletsizlik görünebilir.”

 

Kitap oldukça sürükleyiciydi. Okumanın en güzel kısmı her karakterin hal ve hareketleriyle onların nasıl hissettiğini ne demek istediğini anlıyor olmanızdı. Yazar o kadar güzel bir şekilde karakter analizi yapmıştı ki her karakterin iç alemini yaptığı hareketi ne sebeple yaptığını anlıyordunuz. Kitaptaki psikolojik analizler geçmişteki insanları baz alınarak yazılmış olsa da güncelliğini hiç kaybetmemiş. Kitapta kendi değerini, sahip olduğu eşyalar ve elinde bulundurduğu imkanlarla ölçmeye kalkan ve kıyaslamaya çalışan insanlar bana günümüzdeki insanları hatırlattı. Günümüzde de pahalı bir şeye sahip olan insanlar kendilerini çok değerli zannediyorlar. Okudukça insanların zaman ve mekân tanımadan hep aynı benzerlikleri ve zayıflıkları taşıdıklarını fark ettim.

 

“Her duygusal tepki aklın sınamasına tabi tutulmalıdır.”

 

Kitapta en sinir olduğum karakter Mr. Collins. Biraz zengin ve çok sonradan sahip olacağı bir ev ile kendini bir şey sanan, kendini beğenmiş, aslında hiçbir şey bilmemesine rağmen kendini çok bilgili ve görgülü zannetmesi o kadar sinir bozucuydu ki beni ancak kitabı okuyunca anlayacaksınız. Bir diğer sinir bozucu karakter ise Elizabeth’in kız kardeşi Lydia. Evlendikten sonra kendini bir şey sanması ve sanki evlenmekle dünyanın en önemli görevini yerine getirmiş gibi kardeşlerine hava atması dayanılır gibi değildi. Hele bu kızların bir annesi var ki Allah muhafaza. Okurken siz onun yerine utanıyorsunuz. Kızlarını sürekli birilerine yakıştıran anne dayanılmaz bir rolde. Yazar bu karakterlerle eğitimli insan ve eğitimsiz insan farkını çarpıcı şekilde gözler önüne seriyordu. Eğer odamdan açılan kapıdan geçme fırsatım olsaydı Mr. Collins’i ve Lydia’nın karşısına geçer "Sen kendini ne sanıyorsun seviyesiz şey seni" derdim. Elizabeth ve Jane’i korkunç kardeşlerine ve annesine karşı sabrettiği için tebrik ederdim.

 

“İtiraf ediyorum, kitap okumak kadar eğlenceli bir şey yokmuş! İnsan kitap okumak dışında her şeyden çabucak sıkılıveriyor. Kendime ait bir ev sahibi olduğumda, şöyle muazzam bir kütüphane edinmeyi başaramazsam kahrolurum.”

 

Kitapta en garip bulduğum şey annenin kızlara herhangi bir ahlaki ve edebi  bir eğitim vermemesi onlara neyin doğru neyin yanlış olduğunu söylememesi bunun yanında hayattaki en önemli şeyin bir erkek himayesine girerek evlenmek olduğu düşüncesini empoze etmesiydi. Kızlar her daim istedikleri yere gidebilir ve istediği kadar kalabilir olmaları oldukça garipti. En saçma şey ise bir yere giderken kızlarına dur dememeleri üzerine kızları kaçınca üzülmeleri. Kendi kendime dedim ki “Acaba üzülmeden önce kızlarını bir yere göndermemeyi yada sınır koymayı deneselerdi nasıl olurdu?”

 

“Hiçbir şey alçakgönüllü bir görünümden daha yanıltıcı değildir.”

 

Kitap oldukça güzeldi severek okudum. Yormayan akıcı ve sade dili, eğlenceli anlatımıyla okurken sanki bir filim izliyormuşum gibi keyif aldım. Hayal kurmayı sevenlere görsel şölen oluşturacak kitabı umarım sizde en kısa zamanda okursunuz ve beğenirsiniz.

Hoşça Kalın…

Yorumlar

Popüler Yayınlar