KÜÇÜK PRENS

 

                        KÜÇÜK PRENS

 

Yazar: Antoıne De Saint Exupery

Yayınevi: İnkılâp

Sayfa Sayısı: 119

Değerlendirme: 10/10

 

Hoş geldiniz, bu yazımda sizlere herkesin okuduğu okumayanın pek az olduğu, okurken asla bitmesin istediğim, okumaya doyamadığım, hangi yaşta okunursa o yaşın anlayışına göre çıkarımlarda bulunabileceği muhteşem bir kitaptan “Küçük Prens” ten bahsedeceğim. Kitap tahlilinden önce anlatımına hayran olduğum yazardan bahsetmek istiyorum.

Antoıne De Saint Exupery, Fransa’nın Lyon şehrinde 29 Haziran 1900 yılında aristokrat bir ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Liseyi bitirdikten sonra denizcilik okuluna kaydoldu. 19 yaşında mimarlık fakültesine girdi. Eğitimini yarıda bırakıp askere giden yazarımız askerlik görevini hava kuvvetlerinde teknisyen olarak yaptı. Strasbourg şehrinde pilotluk eğitimi aldı. 2. Dünya Savaşı sırasında ABD ordusuna katılarak yüzbaşı rütbesiyle Kuzey Afrika’ya gitti. Bir keşif uçuşu sırasında 31 Temmuz 1944’te uçağı vuruldu ve hayatını kaybetti.




“İnsanın dostunu unutması ne kadar üzücü herkesin dostu olmuyor. Eğer dostumu unutursam, rakamlardan başka bir şeyle ilgilenmeyen büyüklere benzeyebilirim.”

 

Kitap bir pilotun uçağının arıza yapmasıyla sahra çölüne inmesini ve orada birçok gezegen ziyaret etmiş ve en sona dünyayı bırakmış Küçük Prensle tanışmasını anlatıyor. Küçük Prens deyince aklınıza hükümdar ailesinden olan bir erkek gelmesin çünkü bahsi geçen Küçük Prensin bir gezegeni var, küçücük gezegeninde üç tane volkanik dağı var ikisi aktif biri sönmüş her gün onların temizliğini yapıyor. Gezegeninde bir tane de gül var onu çok seviyor ve ilgilenmekten zevk alıyor. Küçük Prens bu sorumluluklarını bir kenara bırakıp gezegenleri gezmeye başlıyor ve o gezdikçe okuyucu tüm gerçekleri görüyor.

 

“Milyonlarca yıldızdan birinin üzerindeki bir çiçeği seviyorsan, o zaman yıldızlara bakmak bile mutlu eder seni. Kendi kendine ‘İşte çiçeğim oralarda bir yerde’ dersin.

 

“İnsanların arasında da yalnız hissedilir.”

 

Kitap o kadar güzel ki nasıl anlatabileceğimi çok düşündüm. Benim için en önemli olan şey bana kazandırdığı farkındalıktı. Kitap o kadar güzel farkındalıklara kapı aralıyor ki sanki insanların hallerini anlatmak için yazılmış. Yazar, sanki insanlara direkt olarak çok monotonsunuz ya da kendinizi beğenmiş para delisisiniz dememişte ustaca düşünce yapısı ve tarzıyla, insanlar bunu anlayamadan onların yüzüne çarpmış gibi.  Bunu da gezegenler metaforu üzerinden yapmış. Mesela Küçük Prens 4. gittiği gezegende bir iş adamına rastlıyor. Sürekli sayılarla uğraşan, tüm yıldızların sayısını bir yerde tutmaya çalışan iş adamı yazdıklarıyla zengin olduğunu sanıyor. Tıpkı dünyamızdaki çok paranın huzur getireceğini sanan zenginler gibi. Bu gezegen gibi toplam 7 gezegen gezen Küçük Prens insanlığın halini saf bir şekilde anlatıyor.

 

“Büyükler rakamları severler. Ne zaman onlara yeni edindiğiniz bir arkadaşınızdan bahsetseniz, size asla asıl sorulması gerekenleri sormazlar. Örneğin şunları merak etmezler: ‘Ses tonu nasıl? Hangi oyunları seviyor? Kelebek koleksiyonu yapıyor mu?’ bunun yerine şu soruları sorarlar: ‘Kaç yaşında? Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor?’ böylece arkadaşınızı tanıyabileceklerini sanırlar.”

 

“… mesela öğleden sonra dörtte geliyorsan, ben üçten itibaren sevinmeye başlarım.”

 

Kitabın bana gösterdiği en önemli şey monotonluktu. Her günümün aynı geçtiği ve buna alışmış olduğumu fark ettim. Benim için değişen tek şeyin günlerin isimleri olduğunu gördüm. Maddeye takılmış insanlar içinde bana değer katacak, günlerimi güzelleştirecek ve beni mutlu edecek şeylerden uzak kaldığımı ve bunun eksikliğini hissetmediğimi fark ettim.

Her kitapta odamdan kitaba açılan bir kapı olmasını ve kitabın içine girebilmeyi hayal ederim ancak bu kitapta sanki, Küçük Prens benim odamdan açılan kapıdan geçmişte dünyadaki insanlar içerisinde gezmiş ve her şeyleri olmasına rağmen mutlu olamayan insanları görüp odamdaki kapıdan kitaba geri dönmüş, roller değişmiş bu sefer giden ben değil gelen Küçük Prens olmuş gibiydi.

 

“İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman daha iyi görür. Esas olan göze görünmez. Gülünü böylesine önemli kılan onun için harcadığın zamandır.”

 

“Tüm yanlış anlaşılmaların sebebi konuşmaktır aslında.”

 

“Çölü güzel yapansa bir yerinde bir kuyunun saklı oluşudur.”

 

Kitap tek kelimeyle muhteşemdi. Bittiğinde çok üzüldüm hatta “Keşke biraz daha uzun yazsaydı ne kadar uzun yazarsa yazsın okurdum” dedim. Kitap çocuk kitabı olarak zannedilse de içerisindeki hikayeyle her yaşa hatta daha çok yetişkinlere hitap ediyor. Kitapla birlikte çocuklarında bir birey olduğu ve onların duyarlılıklarını, hislerini ve duygularını yabana atmamak gerektiği anlaşılıyor. Dili oldukça saf ve akıcı olan kitabımızın içerisinde yazarın suluboyayla kendi çizdiği resimler de bulunuyor. Okuma zevki harika olan bu kitabı okumadıysanız çok şey kaçırmışsınız demektir. Umarım sizde en kısa zamanda okursunuz ve kaçırdığınız şeylere kavuşmanın mutluluğuna varırsınız.

Hoşça kalın…

Yorumlar

Popüler Yayınlar