TARİHİ HOŞÇA KAL LOKANTASI

 

           TARİHİ HOŞÇA KAL LOKANTASI

 

Yazar: Şermin YAŞAR

Yayınevi: Doğan Kitap

Sayfa Sayısı: 172

Değerlendirme: 8/10

 

Hoş geldiniz, bu yazımda sizlere kalemine hayran olduğum yazarın okuduğum ve çok beğendiğim, hiç bitmesin istediğim bir eserinden “Tarihi Hoşça Kal Lokantası” ndan bahsedeceğim. Kitap tahlilinden önce düşünce tarzına hayran olduğum yazardan bahsetmek istiyorum.

 

Şermin Yaşar 1982 yılında Berlin de doğmuş, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirmiş daha sonra uzun yıllar reklam ve medya sektöründe metin ve reklam yazarlığı yapmıştır. Başlarım Şimdi Anneliğe, Oyuncu Anne, Oyun Takvimi, Dedemin Bakkalı gibi daha birçok kitabı bulunan yazarımız 3 çocuk annesidir.




 

“Zengin gelir, sırasını beklemez, girdiği gibi sıralar isteklerini. Durumu olmayanın durumu olana usulca sıra verdiği bir dünyadır neticede burası. Ondan alır, bundan alır, ‘şundan da tart’ der ‘bundan da tart’ bolca alır. Zengin gider kibri bakkalda kalır.


Kitap, yirmi dokuz farklı ve etkileyici öyküden oluşuyor. Her bir öykü okuyucuya farklı bir pencere açıyor. Ben ilk hikâye olan Kaya Bakkaliyesini okuyup bitirdiğimde her insanın, insanda ya da mekânda iz bırakması ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi dedim. Çocuğun parayı düşürmemek için elinde sıkıca tutması ve elinde iz bırakması bana kendi çocukluğumu anımsattı. Annem beni ekmek almaya gönderdiğinde ya da babam gazete almaya gönderdiğinde parayı elimde sıkıca tutardım hele ki kâğıt paraysa daha da sıkı tutardım, bakkala gidene kadar gazete ismini unutmamak için içimden tekrar edip dururdum, bakkala geldiğimde elimi açtığımda para kırış kırış olmuş olurdu. İşte yazar öyle öyküler yazıyor ki bir cümle sizi alıp geçmişte gezintiye çıkarıyor.

 

“Bedava malı paylaşırken herkes acele ediyordu, hakkı olmayanı alırken daha telaşlı oluyordu insanlar.”

 

“Hane ayrı bir dünyadır a dostum. Bize hikâye gelir. Kapalı kapılar ardında hanelerde neler olduğunu bir duvarlar, bir de duvarların içindekiler bilir.”

 

Ben yazarı ilk Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu ile tanıdım, orada okuduğum öykülerin tadı damağımda kalmıştı bu kitap bana o kitabın devamı gibi geldi. Ancak iki kitapta değişmeyen tek düşüncem yazarın kalemi. Yazar sanki hangi durumlarda ne hissedilebileceğini ve bunu nasıl aktarabileceğini okuyucuya öğretiyor gibiydi. Birçok yerde “Bu hikâyeyi böyle aktarmak yazarın aklına nasıl geldi acaba?” demekten kendimi alamadım.

 

“Düşünüp, çıkar yol bulamayıp kalkıp gidecek, kendisinin bütün ağırlığıyla hissettiği başkasının zerre görmediği kamburunu çıkartıp öyle yürüyüp gidecek. Yalnızlar ağır yürür, o da ağır yürüyecek.”

 

Kitaptaki tüm öykülerin içeriklerinden bahsetmeyi isterdim ancak en ufak bir söz bile öykünün sihrini bozar, duygusunu azaltır diye bahsetmekten çekiniyorum. Ancak en sevdiğim öyküleri sizinle paylaşabilirim. Ben en çok Kusura Bakma Dağları, Soluk Taşı, Onuncu Yıl ve Diyet hikayelerini beğendim. Beni çokça güldüren Diyet, beni hüzünlendirip ağlatan ise Onuncu yıl öyküsüydü. Kitabı okurken tüm öykülerde bol bol duygu geçişleri yaşadım.

 

“Konuşana kadar herkes sıradan, herkes birbirinin aynısıydı; dertlerimizle farklılaşıyorduk, anlattığımızda birbirimizden ayrılıyorduk”

 

“Evimizin kapısını kim o demeden açmayacak kadar temkinli ama her “benim” diyene kapıyı açacak kadar da saf bir milletin evlatlarıydık.”

 

Kitaptaki öyküler o kadar çok hayatın içinden yazılmış gibiydi ki odamdan kitaba açılan kapıdan geçmeye gerek duymadım. Kapıyı aralamayı bile düşünmedim çünkü kitabı okurken karakterlerin verdiği tepkiler bana sanki teyzemlerle, annemle muhabbet ediyormuşum hissini verdi ya da anlatılan hikayeler sanki bizim mahallede geçen olaylar gibiydi.

 

“Dostların çokluğu ile yalnızlığın mevcudiyeti arasında hiçbir alaka olmadığını zamanla anlayacaksınız.”

 

“Nasıl bir hayatsa insanoğlunun yaşadığı, yaşlanınca öldüklerini sanıyorlar; oysa ölerek yaşlanıyorlar.”

 

 Ben kitabı severek okudum hatta okumaya doyamadım keşke biraz daha uzun olsaydı dedim. Kitabın dili oldukça sade ve akıcı olsa da benim gönlümde Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu'nun yeri oldukça farklı, belki yazarla tanıştığım ilk kitap olduğu içindir belki de ilklerin yeri faklı olduğu içindir bilemiyorum ancak bu kitabı da diğer kitabı gibi okunmaya değer. Yorucu bir dönemden geçiyorsanız ve zihninizi yormayan bir kitap arıyorsanız işte bu kitap tam size göre. Umarım sizde bu kitabı okursunuz ve anlatmaya çalıştığım hisleri en farklı ve kendinize özgü şekilde hisseder kitabı beğenirsiniz.

Hoşça Kalın…

Yorumlar

Popüler Yayınlar