DİRİLİŞ

 

                               DİRİLİŞ

 

Yazar: L.N. TOLSTOY

Yayınevi: Türkiye İş Bankası

Sayfa Sayısı: 640

Değerlendirme: 6/10

 

Hoş geldiniz, bu yazımda sizlere vicdan azabının kişiye neler yaptırdığını anlatan, her açıdan nasıl gelişim ve ilerleme sağlanabilir bunu gösteren ve yazarın son şaheseri olan bir eserden “Diriliş” ten bahsedeceğim. Kitap tahlilinden ve yorumundan önce yazarın hayatına değinmek istiyorum.

Rus yazar Lev Nikolayeviç Tolstoy 1828 yılında Moskova’da dünyaya geldi. Anne ve babasını küçük yaşta kaybeden yazarımız halalarıyla birlikte yaşadı. Hukuk eğitimini yarıda bıraktı ve yaşadığı çiftliğe geri döndü. Daha sonra Rus ordusunda Astsubay olarak görev yaptı. Savaştan sonra Petersburg’a gitti ve yazarlığa başladı. Karşı çiftlikte hikâye yazan Sonya ile tanışan yazarımız bir hafta içerisinde evlendi. Bu evlilikten 13 çocukları oldu. Tolstoy’un en önemli eseri Savaş ve Barış’tır. Yayınevlerinin isteği sonucunda Anna Karenina’yı yazmıştır. Daha sonra çıkardığı eserlerle eleştirilere maruz kalan Tolstoy bunalıma girdi. Herkesten uzaklaşmak istedi, en küçük kızı ve doktoruyla güneye gitmek için yola çıkan yazarımız yolda iken 20 Kasım 1910 yılında zatürreden vefat etti.

 



“Olduğu ile olmak istediği arasındaki fark ne kadar büyük olursa olsun, uyanmış bir ruhsal varlık için olanaksız diye bir şey söz konusu olamazdı.”

 

Maslova işlemediği bir suç sebebiyle mahkemeye getirtilir, mahkemede jüri üyesi olan Nehlüdov, Maslova’yı görmesiyle geçmişte ona karşı yaptığı hataları hatırlar. Mahkeme sonucu Maslova’nın Sibirya’ya sürgün edilmesi şeklinde sonuçlanır. Geçmişte yaptığı hatanın yıllar sonra yüzüne vurulmasıyla ve vicdanının kendisiyle hiç bitmeyecek bir konuşmaya girmesiyle  Nehlüdov, vicdanını hafifletmek ve hatasını telafi etmek için Maslova ile evlenmeye ve onun hayatını kurtarabilmek için Sibirya’ya gitmeye karar verir. Kitabın ana konusu bu olsa da yazar karakterler üzerinden her alanda bireysel ve toplumsal dirilişin, yenilenmenin nasıl olacağını anlatmış.

 

“İnsan sanki inadına yapar gibi gider, hep yaralı yerini çarpar, bunun tek nedeni ise, çarptığını ancak yaralı yerini vurunca fark etmesidir.”

 

Kitapta en çok hissettirilen duygu pişmanlık ve vicdan azabı. Nehlüdov, Maslova ile karşılaşınca kendi yaptıklarını ve düşüncelerini sorgulamaya başlıyor. Kendiyle yüzleşmesi tüm kitap boyunca sürüyor. Bence kitabın en güzel yanı kendimizi Nehlüdov’un yerine koyabiliyor olmamız. Mesela kötü olarak gördüğümüz şeylerin bizi yeniden inşa ettiğini ve doğruyu doğru şekilde düşünmemizi sağladığını olayları yaşadıktan sonra anlıyoruz.

Nehlüdov ile ilgili rahatsız olduğum tek konu onunla ilgili detayların az olmasıydı karakteristik özellikleriyle ilgili çok az şey yazılmış bu da bana Nehlüdovla ilgili yarım kalmışlık hissi verdi.

 

“Ben mi aklımı kaçırdım da başkalarının görmedikleri bir şeyi görüyorum, yoksa benim gördüğüm şeyleri yapanlar mı aklını kaçırmış?”

 

Kitap, kilise tarafından yasaklanan kitaplardan birisiymiş bunun sebebini başta anlayamamıştım ancak kitabı okudukça neden yasaklandığını anladım. Yazar, karakterler ve olay üzerinden din adamlarını ve dini eleştirilerde bulunmuş, genel olarak Hristiyanların yaptıkları şeyleri; Hz. İsa’nın yasakladığını aslında dinde yeri olmayan şeyleri dinde yeri olan ve olması zorunluymuş gibi gösterdiklerini vurgulamış. Yazarın tek eleştirdiği şey din değil din dışında adalet, hukuk, devlet, yönetim, sınıf farklılıkları, toprak mülkiyeti gibi her konuda eleştiride bulunmuş. Hapishanelerin insanların yaşayabileceği kadar yeterli düzeyde ve konforda olması gerektiğini vurgulamış ve devlet memurlarının rüşvet almadan işlerini en güzel şekilde yapması gerektiğini savunmuş. Memurların, suçlulara bir eşyaymış gibi davranmaları, ölümlerine ve çektikleri acılara kayıtsız oluşunu eleştirmiş ve insana insan olduğu için değer verilmesi gerektiğini anlatmış ve yenilikten korkan cahil bir toplumun gelişmişliğin önündeki en büyük engel olabileceğini köylülerle olan bölümde çok güzel hissettirmiş.

 

“Hayatımızın sahibi olduğumuza, onun bize tadını çıkarmak için verildiğine ilişkin saçma sapan bir inançla yaşayarak bizde aynı şeyi yapıyoruz, diye düşünüyordu Nehlüdov. Aslında bunun saçma sapan olduğu besbelli. Buraya gönderilmiş olduğumuza göre, birinin buyruğuyla ve belli bir amaçla yapılmıştır bu.”

 

Kitabı genel olarak beğendim. Betimlemeler ve fiziksel özellikler çok güzel anlatılmış. Bununla birlikte hemen açıp okuyup bitireyim diyeceğiniz kitaplardan değil ağır ağır, üzerine düşünülerek okunacak bir kitap. Kitabın beğenmediğim özellikleri de yok değil. Çok uzun bir olay örgüsü olduğu için kitabın başını unuttum. Beni en çok yoran şey ise çok fazla karakterin olmasıydı. Yazarla karşı karşıya gelebilme şansım olsaydı ona hatırlanmayacağını bile bile bu kadar karakteri neden yazdığını sorardım yine de her alanda dirilişin nasıl olması gerektiğini tane tane, sabırla yazdığı için teşekkür ederdim. Umarım sizlerde bu kitabı okursunuz ve kişisel dirilişiniz için ilk adımı atarsınız.

Hoşça kalın…

Yorumlar

Popüler Yayınlar