DELİ TARLA

 

                             DELİ TARLA

 

Yazar: Şermin YAŞAR

Yayınevi: Doğan Kitap

Sayfa Sayısı: 190

Değerlendirme: 9/10

 

Hoş geldiniz, bu yazımda sizlere okurken mutlu olduğum, kimi zaman gülüp kimi zaman ağladığım, yazarına Sait Faik Abasıyanık Hikâye armağanını kazandıran, sade ve doğal bir öykü kitabından “Deli Tarla” dan bahsedeceğim. Kitabın tahlil ve yorumuna geçmeden önce ne yazsa okurum dediğim kıymetli yazarımızdan bahsetmek istiyorum.

Şermin Yaşar 1982 yılında Berlin de doğmuş, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirmiş daha sonra uzun yıllar reklam ve medya sektöründe metin ve reklam yazarlığı yapmıştır. Başlarım Şimdi Anneliğe, Oyuncu Anne, Oyun Takvimi, Dedemin Bakkalı gibi daha birçok kitabı bulunan yazarımız 3 çocuk annesidir. 2022 yılında Ankara’da Kelime Müzesini açmıştır.




“O birazdan gideceğine inanıyordu. Ben ayrılacağımıza inanıyor gibiydim. Her akşam vedalaşıyorduk. Belki de bağlılığımızı buna borçluyduk. Sürekli ayrılıyorsanız asla ayrılamıyorsunuz.”

 

Kitap birbirinden güzel on altı öyküden oluşuyor. Öykülerin hepsi konu itibariyle eşsiz. Kitabı okurken kendimce bir son hazırlasam da öykülerin sonu oldukça farklı oluyor. Ne demek istediğimi ancak okuyunca anlayacaksınız. Benim bu kitapta en beğendiğim, favori öyküm birden fazla. Sıralamak gerekirse kitaba da ismini veren deli tarla öyküsü beni en çok şaşırtan öykü oldu. Daha sonra Adieu Hala okuduğum en hüzünlü hikâyeler arasında. Aslında diğer öykülerde çok güzel galiba favori hikayem ikiden fazla.

 

“Hiç umudum yoktu, ama umut satacaktım. Yok satmak diye buna denirdi.”

 

“Her eşyanın insanı yaralayan bir hikayesi olduğuna inanıyorum ya da belki de ben yaralanmaya çok müsaitim.”

 

Kitapta bahsi geçen hikayeler o kadar günlük hayattan alınan hikâyeler ki sanki okuduğum hikâyeyi biraz önce sokakta yaşamışım da yazar onu kitabına yazmış gibi hissettim. Beni en güldüren şey temizlik hastası eşi için ameliyat olup kirli gibi duran benini aldıran adamdı. “Gerçekten bu kadar aşkla yaşayan insanlar var mı ya?” demekten kendimi alamadım. Bana en üzücü gelen hikâye ise herkese yardım eden ama kimseden yardım görmeyen adamın hikâyesiydi.

 

“Gülüş anne babadan geçen bir şeydir, annen baban gülüyorsa sen de gülersin; onlar gülmüyorsa istediğin kadar içinden gelsin senin yüzüne bir tebessüm layığınca oturmaz.”


Hikâyeleri okurken birçok yerde kişilerin çektiği sıkıntıların kaynağı olarak anne, baba ve çocuk ilişkisi ya da anneyle çocuk arasındaki iletişimin kopuk olduğunu fark ettim. Annenin çocukla iletişim kurması ya da kurmaması çocuğun hayatında öyle izler bırakmış ki evlilik hayatında bile bu sorun karşısına çıkar olmuş. Öyküleri okudukça hayatta en önemli şeyin anne babanın evladıyla iletişiminin güzel olması ve aile hayatının mutluluk ve huzurla besleniyor olması gerektiğini anladım.

 

“Bir ressam sadece ellerini çizmeye çalışsa bir ömür tüketmesi gerekir.”

 

Kitabı çok beğendim. Yazarın diğer öykü kitapları gibi bu kitabı da okumaya doyamadım. Okurken tefekkür etme şansım oldu kendi kendime dedim ki ne hayatlar var şu dünyada, çeşit çeşit, farklı farklı nice mutluluk nice sevinç var. Yaşadığım hayat için ailem ve sevdiklerimin iyi ki benim ailem ve sevdiklerim olduğu için elhamdülillah diyerek kitabı bitirdim. Kitap bir çırpıda bitirilecek kadar akıcı, oldukça eğlenceli. Hatırlanınca okurun yüzünde kocaman bir tebessümle hatırlanacak bir kitap. Umarım sizde okursunuz ve benim kadar beğenirsiniz.

Hoşça kalın…

Yorumlar

Popüler Yayınlar