ECİNNİLER
ECİNNİLER
Yazar: Fyodor Mihayloviç DOSTOYEVSKİ
Rusça Aslından Çeviren: Mazlum BEYHAN
Yayınevi: Türkiye İş Bankası
Sayfa Sayısı: 897
Değerlendirme: 6/10
Hoş geldiniz, bu yazımda sizlere, okurken biraz
sıkıldığım ama yine de vazgeçemediğim, ben ne okuyorum? Şimdi kimi anlatıyor?
Diye sürekli duraksadığım kendime çokça soru sorup cevaplandırmama vesile olan
bir kitaptan “Ecinniler” den bahsedeceğim. Kitap tahlili ve yorumuna
geçmeden önce sizlere her bir eseri ayrı bir dünya olan kalemine hayranlık
duyduğum yazardan bahsetmek istiyorum.
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski 11 Kasım 1821’de Moskova’da
dünyaya geldi. Çocukluğunu ve eğitimini genel olarak evde ve özel okullarda
geçirdi. Annesinin ölümünden sonra Petersburg’daki Mühendislik okuluna girdi.
Babasının ölüm haberini de burada aldı. Eğitiminden sonra bir yıl orduda
bulundu. Ordudan ayrıldıktan sonra edebiyata yönelen Dostoyevski ilk kitabı
olan “İnsancıklar”ı yayınladı. 1849 yılında devlet aleyhinde bir suç işlediği
iddiasıyla tutuklandı. On ay hapis kaldı ve kurşuna dizileceği esnada sekiz
arkadaşıyla birlikte affedildi ve kürek cezası aldı. 1859 yılında özgür
bırakıldı. Başta Suç ve Ceza olmak üzere tüm eserlerini 1861-1879 yılları
arasında kaleme aldı. Son eseri olan Karamazov Kardeşler adlı eserini üç yılda
yazan Dostoyevski ciğer kanamasıyla hastalandı ve 28 Ocak 1881 yılında vefat
etti.
“Mutlulukların en büyüğü, kendini feda
etmekten duyulan mutluluktur.”
Kitabın içeriğinden bahsederken belli bir olay yazmayı
çok isterdim ancak kitapta birden fazla ana karakter ve birden fazla olay
bulunuyor. Yazar Tanrı ve kilise eleştirisinde bulunurken o dönemde yaşanılan
yönetim sıkıntıları, örgütler ve örgütün içinde bulunan kişilerin nasıl kişiler
olduğundan bahsediyor. Örgüt elemanı olan ana karakterlerimizden biri Nikolay
Stavrogin, kendisi umursamaz, ne yapacağı belli olmayan, hazcı biri. Kitabın
sonuna kadar ne yaptığını ve neden yaptığını çok anlayamadığım bir karakter.
Annesi Varvara Petrovna ise alt ve üst sınıfı bulunan toplumda kendini üst
sınıflarda niteleyen biri. Edebiyat okumalarıyla vakit geçiren Varvara,
başkaları adına karar alıp uygulayacak kadar bencil ve itici biri.
“Bazen küçücük bir ayrıntı dikkatini çeler ve
alır götürür insanı.”
“İnsanoğlu mutlu olduğunu bilmediği için
mutsuz; yalnızca bu nedenle mutsuz.”
Kitapta bazı duygular ve tanımlar abartılıydı. Mesela
Nikolay karakteri bence çok şişirilmiş ve abartı bir karakter böyle olmasına
rağmen kitapta herkesin ona hayran olması çok şaşırtıcı. Kitabı okurken çok
fazla isim karmaşası yaşadım, çok fazla isim soy isim vardı ve bir kişinin kaç
tane ismi olabilir ki serzenişinde bulundum.
Metinleri okurken bazı yerlerde zorlandım. Diyaloglarda
araya Fransızcanın girmesi okumamı zorlaştırdı. Kitapta Fransızca konuşmanın
yüksek sosyete alameti olması, zamanın sosyete olma özelliğini dilin
belirlediğini ortaya koyuyor. Yani insanlar paralarıyla değil, bildiği ve
konuştuğu dillerle sosyete sayılıyorlar. Dilin, bir sınıf belirlemesinde mihenk
olarak kullanılması bence çok güzel.
“Akıllı insanlar günümüzde hep susuyor, konuşmuyorlar.”
“Kafasında kendine ait tek bir düşünce
bulunmayan, buna karşılık kafası boyun eğdiği kişilerin düşünceleriyle dolu
‘küçük aptal’ lardandı.”
Okurken, Hristiyanların dinini hep eleştirmesi, baş
kaldırması ya da inananlara küçümseyerek bakmalarına, tanrının varlığını kendi
varlığını ve özgür iradesini engelleyici bir şey olarak görmelerine şaşırdım.
Kimsede mutmain olmuş bir kalp, imanla dolmuş bir gönül yok. Hristiyanlık dini
sanki bir meslekmiş gibi sadece rahip-rahibelerle sınırlı kalmış. Hayatın
akışına din hiç yerleşmemiş. Normal bireyler içsel bir imana kavuşmamış. Bence
bunun sebebi yine kendileri, din adı altında sömürgecilik yapmaları, ne kadar
acı çekerse o kadar cennetten yer kazanacağı yalanlarıyla yönetenler
yönetilenleri dine düşman etmişler. Yazar da kitapta dini, kiliseyi ve toplumu
eleştirmiş.
“Korku insanın lanetidir.”
Son olarak kitabı beğendim mi bilemiyorum. Olaylar
birbirinden kopuktu ve bir bütün kurmak benim için zor oldu. Sonunda yazılmış
ek kısmı kitabın en önemli noktası ve zamanında yasaklandığı için kitabın en
sonuna eklenmiş. Eğer ek kısmı en son yerine en başında olsaydı kitap muazzam
olurdu çünkü kitabın ismi de olan ‘Ecinni’ kelimesinin ne olduğu son sayfalarda
anlaşılıyor ve Nikolay’ın yaptığı hareketleri neden yaptığını, neden delirecek
kadar vicdan azabı çektiğini ve hikayede havada kalan her şey yerli yerine
otururdu. Yani sıkılıp kitabı bırakan birisi en sonda verilen ve bence kitabı
okumaya değer kılan şeyi hiç okumamış olacak. Tabi son kısmı için sekiz yüz
küsür sayfa okumaya değer mi bilemiyorum ve kararı size bırakıyorum.
Hoşça kalın…
Yorumlar
Yorum Gönder