PEYGAMBERİN BİR GÜNÜ

 

                      PEYGAMBERİN BİR GÜNÜ

 

Yazar: Metin KARABAŞOĞLU

Yayınevi: İz Yayıncılık

Sayfa Sayısı: 252

Değerlendirme: 9/10

 

Hoş geldiniz. Bu yazımda sizlere severek okuduğum, keşke biraz daha uzun olsaydı dediğim, okumalara doyamadığım, günlük yaşantımda olaylara ve yaratılan her şeye bakış açımı tamamıyla değiştiren, yazarın “Peygamberin bir gününü 24 saate sığdırmayı hiçbir zaman düşünmedik. Çünkü bu, okyanusu bir testiye sığdırmaya çalışmaktan daha abes bir çaba olurdu.” diyerek uyarıda bulunduğu bir kitaptan “Peygamberin Bir Günü” nden bahsetmek istiyorum. Kitap tahlili ve yorumuna geçmeden evvel kendime örnek aldığım yazardan bahsetmek istiyorum.

Metin Karabaşoğlu 1964 yılında İzmir’in Tire ilçesinde doğdu. İstanbul Üniversitesinde Siyasal Bilimler Fakültesini bitirdi. Okul yıllarında yazmaya başladığı Köprü dergisinde bir süre yayın yönetmenliğinde bulundu. Muhtelif radyo ve TV’lerde programlar yaptı. Karakalem yayınlarını kurdu. Karakalem dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı. Birçok çeviride bulundu.




“Her ‘şey’ in bir anlam taşıdığı şu kâinatta, ‘herşey’ olarak kâinatın kendisi nasıl anlamsız ve amaçsız olabilir ki?”

“Her yeni gün, kâinat adlı büyük alem ile insan adlı küçük alemin buluştuğu sahnedir.”

 

Kitap, Peygamber Efendimiz’ in (sav) olaylara ve kâinata nasıl baktığını, sabah, gün içerisinde, akşam ve gece neler yaptığını anlatıyor. Anlatım, moda mod şunları yapmış veya bunları yapmamış gibi değil de daha çok tefekkür kapısını aralayan türden. Peygamberimiz geceye nasıl bakmış, gökyüzünü incelerken ne tefekkür etmiş, gece yanan ateşi incelerken neler düşünmüş yazar bunları farklı başlıklarla ele almış. Kitabı okudukça anladım ki Peygamberimiz (sav) yalnız Kuran-ı Kerim’i değil Kitab-ı Kebir-i Kâinatı da nasıl okunmamız gerektiğini bizlere öğretmiş, bizler doğru okumayı bilemiyormuşuz veyahut okumayı sadece kitaplarla sınırlı tutmuşuz.

 

“Geceler, uykudan başını kaldırabildiği zamanlarda, insanın koskoca kâinat içinde kendi biricikliği üzerine düşünme imkânı bulduğu ideâl vakitlerdir.”

 

“Sıradan günlerde içe taşınandır ki, özel günlerde dışa vurur. Özel günlerde dışa vuran, sıradan bir günde içe taşınandır.”

 

Kitap birbirinden bağımsız yazılarla birçok konuyu ele alıyor. Bir yazıda, sıradan günlerde nasıl ve hangi niteliklerle kendimizi dolduruyorsak; başımıza gelen özel bir olayda da tepkilerimiz sıradan günlerde kazandığımız şeylerin yansıması olduğundan bahsediyor. Yani sıradan bir günde ne kazanım elde ettiysem musibete verdiğim tepkide aynı oluyor. Bu yazıyı okuduktan sonra sıradan yaşantımda kendimi daha donanımlı hale getirmem gerektiğini anladım.

Bir diğer yazıda Cenab-ı Hakk’ın Hayy ve Kayyum isminin hürmetine Peygamberimizin (sav) canlı cansız her şeye, hepsinin bir meleği olduğu idrakiyle, sevgi dolu ve merhametle davrandığından bahsediyordu. Günümüz toplumuna bakıldığında cansız varlıklar şöyle dursun insanların birbirini kırdığına, kötü davrandığına şahit oluyoruz. Bu yazıyla beraber toplum olarak Nebevi çizgiden çok uzak olduğumuzu anladım.

 

“Düşünmek ‘durarak’ gerçekleşen bir eylemdir. ‘Durup düşünmek’ deyimi de bu sebeptendir.”

 

“Her sofrada bir kâinat gizlidir.”

 

Peygamber Efendimiz’ in (sav) hadislerine dikkatle bakılırsa hepsinde Peygamberimizin (sav) etrafı, alemi dikkat nazarıyla incelediği anlaşılır. Oku emrini hayatında fiilen uyguladığını görürüz. Mesela “Haset hayırları yer bitirir; tıpkı ateşin odunu yiyip tükettiği gibi.” Hadisine bakıldığında diğerleri için normal olan bir olayı Peygamber Efendimiz (sav) incelemiş, ateşin odunu tükettiğini müşahede etmiş ve bunu bizlere öğretmek istediği şeylerde aklımıza yakınlaştırmak için kullanmış.

 

“Görürüz ki, insan neyi alemlerin Rabbine nispet etmişse onun için dua etmektedir. Neyi O’ndan biliyorsa, onu O’ndan istemektedir.”

 

Kitaba bayıldım. Beni değiştirdiğini ve geliştirdiğini düşündüğüm nadir kitaplardan. Peygamber Efendimizin (sav) gece gökyüzüne bakıp Allah’ı tespih ettiğini, hayatın günlük akışında her an zikir halinde olduğunu öyle ki yokuş çıkarken ‘Allahû Ekber’ zikrini çekerken (bu da ne kadar yükseğe çıkarsa çıksın en büyük ve en Âli makamda Allah’ın olduğunu vurgulamak için seçilmiş bir tespih) yokuş aşağı inerken ‘Sûbhanallah’ zikrini (bunun sebebi ise Alemlerin Rabbinin her türlü noksanlıktan ve düşkünlükten beri olduğunu vurgulamak için) kullanacak kadar zikri hayatının merkezinde tuttuğunu ve bunun gibi bir sürü şeyi öğrendim bu kitaptan. Küçücük bedenlerimiz için koskoca kâinatı yaratan bir Rabbimiz olduğunu ve ona namaz ve şükürle teşekkür edebileceğimizi okudum. Daha sayfalarca yazabilirim ancak benim kitaptan aldığım bu lezzeti sizlerin de kitabı okuyarak almanızı ümit ederek yazıma son veriyorum.

Hoşça kalın…

Yorumlar

Popüler Yayınlar