KUBBENİN ALTINDA

 

                              KUBBENİN ALTINDA

 

Yazar: Stephan KING

Yayınevi: Altın Kitaplar

Sayfa Sayısı: 1024

Değerlendirme: 8/10

 

Hoş geldiniz, bu yazımda sizlere kafa dağıtmak için birebir olan, oldukça sürükleyici, neyin neden olduğunu bilemediğim için merakla okuduğum ve beni yazarla tanıştıran bir kitaptan “Kubbenin Altında” n bahsedeceğim. Kitap tahlili ve yorumuna geçmeden önce kurgusu için hayranlık duyduğum yazardan bahsetmek istiyorum.

Stephan King, 21 Eylül 1947 yılında Amerika’da dünyaya geldi. 2 yaşında iken annesi ve babası ayrılan King, annesiyle birlikte Durham’a taşındı. Çocukluğunu burada geçiren yazar eğitim hayatının bir kısmını bu bölgede tamamladı. Stephan King Orana Maine Üniversitesinde bilim okumaya başlayıp yüksek öğrenimini devam ettirdi. Eşiyle üniversitede tanışıp evlendi. Yazar 16 yaşında hikâye yazmaya başlamış 1967 yılında yazdığı hikayeleri bir kitapta toplamıştır. Öğretmenlik yapan King yazarlığı da bırakmayıp yazmaya devam etti. Maddi açıdan rahatlayınca geçimini sadece yazarlıktan kazanmaya başladı ve birçok eser kaleme aldı. Yazar geçmişte ve şimdi geniş okuyucu kitlesine ulaşmıştır.



“Tek anladığı, acı ne kadar gerçek olursa olsun politikacıların zırvalarını değiştirmiyordu.”

 

Kitap, Chester’s Mill kasabasında sıradan bir günü anlatarak başlıyor. Ancak bir anda kasabanın üstüne kubbeye benzer bir şey düşüyor ve kasaba sakinlerinin dışarıyla olan bağlantıları kopuyor. Kubbenin içinde kalan kasabalıların neler yaşadığından bahseden kitapta olayların ardı arkası kesilmiyor. Bence kubbe düşmek için en yanlış kasabayı seçiyor çünkü kasabada yok yok. Bu kadar çok olayın olması tabii ki okurun okuma zevkini arttırıyor.

 

“Fikirler soğuk algınlığı mikropları gibidir: Eninde sonunda biri yakalanır.”

 

Kitapta o kadar çok olay oluyor ki bazen gerçekten bunca olayı yazmak yazarın aklına nasıl gelmiş diye düşündüm. Eleştirilebilecek bence en önemli şey kubbenin neden düştüğü. Okumaya başlamadan önce kafamda birkaç şey uydurmuştum: bir deney yapılıyor olabilir demiştim ya da askeri bir saldırı ya da uzaylıların saldırısı olabilir diye düşünmüştüm. Kitabı bu kadar heyecanla okuma sebebimde bu kubbenin neden düştüğüne olan merakımdı. Burada bundan bahsetmeyip sizlere havale ediyorum yalnız şunu diyebilirim ki ben böyle bir neden yazmazdım daha güzel bir şey daha doyurucu bir sebep beklerdim. Kubbenin oluşumu için beklentimi karşılamadı diyebilirim.

 

“İşler kötüye gidince gülemezsen -gülüp biraz dalganı geçemezsen- ya ölmüşsün ya da ölmeyi diliyorsun demekti.”

 

Kitabın başında haritanın olması olayların nasıl olduğunu takip etmek için oldukça faydalıydı. Okurken çok kere dönüp haritayı inceledim. Haritanın olması hayal kurmamı kolaylaştırdı. Son kısımlarda nefes almayı unutarak okudum. Kitabı bitirdiğimde penceremi açıp derin bir nefes aldım ve Allah’a temiz havayı yarattığı için şükrettim. Bunu neden yaptığımı son kısımları okuyanlar kesinlikle anlayacaktır.

 

“Öfkeni kontrol etmezsen o seni kontrol eder.”

 

Kitabı genel olarak beğendim. Çok fazla olay vardı biraz zorlama olmuş gibiydi. Karakterlerden Koca Rim’in ölümünün kesinlikle daha farklı olmasını (daha iç soğutucu cinsten ve okuru tatmin edecek şekilde olmasını) isterdim. Çünkü Koca Rim karakteri gerçekten kitabın en kötü karakteriydi. Onun dışında eleştirilebilecek bir şey yok gibi. Bana soracak olursanız ben, önce kitabını okuyun daha sonra dizisini izleyin derim. Çünkü kitapta okuduğunuz, izlediğinizden çok daha güzel. Ben dizisini izledim ve yarım bıraktım kitaptaki lezzeti vermedi. Umarım sizde okursunuz ve kararı kendiniz verirsiniz.

Hoşça kalın…

Yorumlar

Popüler Yayınlar