YOL

 

                                              YOL

 

Yazar: Cormac MCCARTHY

Yayınevi: İthaki

Sayfa Sayısı: 200

Değerlendirme: 7/10

 

Hoş geldiniz, bu yazımda sizlere bana umudu ve umutsuzluğu bir arada anlatmış, merakla okuduğum, beni yazarla tanıştıran, yazarına 2007 Pulitzer kurgu ödülünü kazandırmış, edebiyat eleştirmeni Harold Bloom tarafından kendi döneminde yaşayan dört büyük yazarlardan biri olarak gösterilen bir yazarın eserinden “Yol” dan bahsedeceğim. Kitap tahlili ve yorumuna geçmeden önce yazarı tanıtmak istiyorum.

Cormac Mccarthy, 1933 yılında Rhode Island’da dünyaya geldi. 1951-52 yıllarında Tennessee Üniversitesinde beşerî bilimler eğitimi almaya başladı. 1953 yılında eğitimini yarıda kesip ABD hava kuvvetlerine katıldı. 1957 yılında üniversiteye geri döndü ve ilk hikayelerini bir öğrenci dergisinde yayınladı. Üniversiteyi dönmemek üzere bıraktıktan sonra Şikago’ya taşınan yazarımız burada evlendi, araba tamirciliği yaparken ilk romanını yazdı. Eseri 1965 yılında yayımlandı. Birçok eser kaleme alan Mccarthy birçok ödüle layık görüldü ve geniş kitlelere ulaştı.

 

                                       

“Bazı şeyleri unutursun ama, değil mi?

Evet. Hatırlamak istediğini unutursun ve unutmak istediğini de hatırlarsın.”                                                                 

 

Kitap, dünyada her şeyin küle döndüğü bir zamanda bir baba ve oğlunun iyi insanları ararken yolda geçirdiği maceraları anlatıyor. Okurken sürekli acaba ne oldu da dünya bu hale geldi diye düşündüm. Yolda başlarına kötü bir şey gelecek mi korkusu kitabı çok heyecanlı kıldı. Odamdan kitaba açılan bir kapı olsaydı o kapıyı açar ve o dünyaya biraz renk serpmek isterdim. O kadar karanlık bir anlatım var ki keşke renkler olsaydı dedim.

 

“Asla olmayacak olanı nasıl ayırırsın asla olmamış olandan?”

 

Kitabı bir kelimeyle özetle deselerdi ‘kurşuni renk’ derdim. Yazar tüm kitap boyunca o kadar fazla kurşuni kelimesini kullanmış ki etrafta her şeyin kurşuni renk olduğuna sizi inandırıyor ve kitabı okurken çevrede başka hiçbir renk hayal edemiyorsunuz.

Yazar, duyguları çok güzel aktarmış. Babanın yaşadığı karamsarlığı, havadaki o kasveti hissedip kötü hissederken birden gelen umutla sizde umut doluyorsunuz.

 

“İnsanın kalbine yakın tutacağı zarafet ve güzellikteki her şeyin acıda ortak bir kaynağı vardır.                      

 

“Küçük sözlerden dönersen büyük sözlerden de dönersin.”

 

Benim kitapta favorim çocuktu çok saf ve iyi kalpliydi. Doğduğunda dünya bu halde olduğu için ve yanında yalnızca babası olduğu için kötülük nedir bilmediğinden herkese ve her şeye karşı çok iyiydi. Böylece kötülüğünde sonradan öğrenilen bir şey olduğunu büyüklerin küçüklere iyiliği ya da kötülüğü öğretebileceğini anladım. Kitapta bana göre baba umutsuzluğu temsil ederken oğlu umudun temsilcisiydi.

 

“Dünya tarihinde suçtan daha fazla ceza bulunabileceğini düşündü ama bununla pek teselli olmadı.”

 

“Asla uzun bir zamandır. Ama oğlan bildiğini biliyordu. Asla aslında zaman değildir.”

 

Genel olarak kitabı beğendim. Beğenemediğim kısımsa cümlelerde çok fazla devrik cümle, eksiltili cümle, kısa cümleler vardı ve konuşma çizgileri yoktu bu da okumayı zorlaştırdı. Dünyanın nasıl bu hale geldiğini yazar, okurun hayal gücüne bırakmış keşke biraz daha argüman verip okurun hayal gücüne o şekilde bıraksaydı çünkü dünya neden bu hale gelmiş kitapta yeteri kadar done olmadığı için o kısmı biraz havada kaldı. Kitap bir önceyi bir sonrayı anlatıyordu ama geçiş olduğuna dair herhangi bir işaret veya yazı yoktu. Kitap sanki bir editöre gösterilmeden direkt yayımlanmış gibiydi. Bu olumsuzluklar okumayı zorlaştırsa da bir yerden sonra hikâyenin içinde kayboluyorsunuz bu sebeple okunmaya değer bu kitabı sizlere tavsiye ederim. Umarım sizlerde bu kitabı okur umut ve umutsuzluğun kardeşliğine tanık olursunuz.

Hoşça kalın…

Yorumlar

Popüler Yayınlar