MONTE CRISTO KONTU II
MONTE CRISTO KONTU II
Yazar: Alexandre DUMAS
Yayınevi: İş Bankası
Sayfa Sayısı: 776
Değerlendirme: 10/10
Hoş geldiniz, bu yazımda sizlere, serinin ilk kitabını
nasıl merakla ve hayretle okuduysam aynı şekilde okuduğum, kurgusu harika olan,
içinde tarihi birçok olayı barındıran, serinin ikinci ve son kitabı olan
“Monte Cristo Kontu II” den bahsedeceğim. Kitap tahlili ve yorumuna
geçmeden önce yazdığı her şeyi mantığa oturtturan, kalemine hayran kaldığım
yazardan bahsetmek istiyorum.
Alexandre Dumas, 1802'de Fransa'daki Picardie bölgesinin
Aisne ilinde doğdu. Babası tarafından Fransa'ya götürülen Thomas-Alexandre
askeri okulda eğitim gördü ve genç bir adamken orduya katıldı. Babası ile arası
açıldıktan sonra Thomas-Alexandre annesinin soyadı Dumas'ı kullanmaya başladı.
Tiyatrolar için oyunlar yazan Dumas, daha sonra roman yazmaya başladı. Tarihi
olaylardan bahsettiği üç yüzden fazla eser kaleme aldı. Yaşadığı döneminin
sevilen ve en çok okunan romantik yazarlarından biri olan Dumas Aralık 1870
yılında hayatını kaybetti.
“İnsanlığın iyiliği için verilen ödülleri, insanları öldürenlere verilen ödüllere tercih eder.”
İlk kitapta hapishaneden çıkan Edmond Dantes intikam
almaya başlayacaktı. Bu kitapta intikamlarını almaya başladı ancak hiç acele
etmeden yavaş ve emin adımlarla ilerleyerek intikamını aldı. Tabii intikamını
almadan önce, elde ettiği serveti nasıl kazandığını, okuma zevkinizi bozmamak
adına anlatmıyorum. Okurken acaba nasıl bir intikam alacak diye düşündüm.
Onları öldürecek mi yoksa gerçekleri açıklayıp onlarla yüzleşecek mi çok merak
ediyordum ancak Monte Cristo Kontu, düşmanları ne için çalıştıysa, hayatlarında
en önemli olan şey neyse onlardan onu alarak intikam aldı. İlmek ilmek işlenmiş
çok zekice bir intikamdı.
“Hayat nedir ki? Ölümün bekleme odasında bir
mola.”
“Kuşkusuz sadece kadınlar duygularını
saklamayı beceriyorlar.”
Kitap, Tepedenli Ali Paşa olayı gibi birçok tarihi olaya
ev sahipliği yapıyor. Yanya valisi Tebedenli Ali Paşa onlara göre bir kahraman
olarak lanse edilse de bir Osmanlı Paşası olarak Osmanlıya ihanet etmiş hain
birisi. Kitap bu açıdan tarafgir davranmış. En dikkatimi çeken şey ise
şimdilerde toplumumuzun burun büküp beğenmediği tarihiyle yazar iftihar etmiş,
Monte Cristo vasıtasıyla Osmanlının birçok güzel yönünden bahsetmiş.
“Bugünün dostları yarının düşmanlarıdır.”
“Başkasının özsaygısını balta darbeleriyle
yıkmak isterken, kendi özsaygısına topluiğneyle dokunulduğunda çığlık atan
biriyle nihayet karşılaştım.”
Yazar kalemini o kadar gerçeğe batırmış ki yüzyıllar
sonra bile biz aynı hisleri hissedebiliyoruz. Sevgi, dostluk, arkadaşlık gibi
kavramlar, üzerinden ne kadar yıl geçerse geçsin hep aynı şekilde yansıma
buluyor.
Monte Cristo, ona iftira atıp hayatını mahveden
dostunu(!) affetti. Böylece affetmenin de bir intikam şekli olduğunu gösterdi.
Bana kalırsa yazar keşke onu da hapse tıkayacak şekilde bir intikam yazsaydı
içim daha çok soğurdu. 14 sene hapse karşılık affedebilmek gerçekten yüce bir
gönül ister.
“Kıskançlık sevginin dışa vurumudur.”
“Yaşamanın ne kadar güzel olduğunu görmek
için ölmeyi arzu etmeyi bilmek gerekir.”
İki kitabı da çok beğendim. Severek okudum. Kitap bittiği
için üzgünüm. Keşke dört-beş ciltlik bir kitap olsaydı dedim. Kitap bitince
dostumu (Edmond) kaybetmişim gibi boşlukta hissettim. Okumaktan en zevk aldığım
karakter kesinlikle Maximillien Morrel’di. Her bakımdan muhteşem bir
karakterdi. O ve babası gibi insanları Allah yanımızdan eksik etmesin. Umarım
sizde bu kitabı okursunuz ve bu abartılı beğenmelerimin çok da abartı
olmadığını gerçekten beğenilecek ve değer verilebilecek bir kitap olduğunu görürsünüz.
Hoşça kalın…
Yorumlar
Yorum Gönder