KURT GÖLÜ

 

                                KURT GÖLÜ

 

Yazar: John VERDON

Yayınevi: Koridor

Sayfa Sayısı: 470

Değerlendirme: 7/10

 

Hoş geldiniz, bu yazımda sizlere heyecanlı, sürükleyici, acaba gerçekte neler oldu diye düşündürecek ve bu kadar karmaşık bir olay örgüsü yazarın aklına nasıl gelmiş diye hayret ettiğim bir eserden “Kurt Gölü” nden bahsedeceğim. Kitap tahlili ve yorumuna geçmeden önce yazarımızdan bahsetmek istiyorum.

John Verdon, 1942 yılında Amerika’da doğdu. Uzun yıllar reklam sektöründe çalıştı. Reklam sektöründe başarılı bir iş yaşamı sürdükten sonra emekli olan yazarımız eşiyle birlikte Dave Gurney polisiye serisini yaratmak için son derece sakin, huzurlu bir çevrede, New York dışındaki kırsal bir bölgede yaşamaktadır. Polisiye serisi yirmi dört dilde yirmi beş ülkede yayımlandı. Pek çok ülkede uzun süre çok satanlar listesinde kaldı.




“Canının istediği her şeyi, istediği an yapmak ister. Kendi özgürlük kavramının tutsağıdır.”

 

Kitap, ülkenin farklı bölgelerindeki dört ölümün Psikolog Richard Hammond’ın yaptığı hipnozla gerçekleştiğini düşünenlere karşı Hammond’ın ablası Jane’in Dedektif Hardwickten dolayısıyla Dave Gurney’den yardım istemesiyle başlar. Ölen dört kişinin ortak noktası Psikologdan hipnoz seansı almaları ve sonraki süreçte aynı kâbusu görüp intihar etmeleridir. Herkes Psikoloğu intihar etme fikrini ölen kişilerin bilinçaltına hipnozla yerleştirdiğini dolayısıyla bu ölümlerin intihar değil cinayet olduğunu ve kendisinin de katil olduğu yönünde suçlar. Olaylar Dave Gurney’in Kurt gölüne araştırmaya gitmesiyle başlar ve gerçekler bir bir ortaya çıkar.

 

“Şikâyet etmek zaman kaybından başka bir şey değildir. Onun yerine şikayetimizin nedenlerini ortadan kaldırmaya yoğunlaşmalıyız.”

 

Kitap klasik bir Amerikan polisiye filmi havası verse de kendini okutturdu. Bazı noktalarda bu kadar kolaylık olmasa mıydı acaba dedim yani bir sorunla karşılaşan baş kahramanımız çözümü hemen yanı başında buluyor. Ya da karşılaştığı Latince kelimeleri lisede aldığı Latince dersiyle hemen çözebiliyor. Bu gibi eleştirilecek noktaları olsa da okuması zevkliydi. Olayın kış mevsiminde yaşanması büyük kar fırtınalarının olması kitabı okurken o soğukluğu hissettiriyordu.

 

“Hepsinin gözleri var ama görmeyi reddediyorlar.”

 

“Çoğu kez içimizdeki çalılıklara takıldığımızdan ilerleyemez hale geliriz.”

 

Yazar diğer kitaplarından farklı olarak bu kitapta karakterleri birilerine benzediğini dile getirmiş. Bu da okuyucuyu yönlendirme gibi olmuş. Yani “kitaptaki şu karakter falan kişiye benziyor araştır ve okurken bu kişiyi hayal et” der gibi olmuş. Bu gibi benzetmeleri beğenmedim zaten söylenen kişiyi araştırıp bakmadım da kitaptaki karakterleri hayalimdeki kurguyla bırakmayı tercih ettim. Yazarın bu davranışını okuyucunun hayal dünyasına müdahale olarak algıladım.

 

“Kendilerinin melek olduğunu düşünenler her zaman en kötülerdir.”

 

“Yüzlerden çok şey okunur.”

 

Kitapta eşcinsellik işlenmiş ve yazar bence karakter üzerinden eşcinselliği savunmuş ona karşı çıkan rahibi bağnazlıkla ve saçmalamakla suçlamış. Yazarlar bence güncel olan ya da güncelliğini koruyan tartışmaya ya da farklı düşüncelere sebep olabilecek konulardan uzak durmalı. Kitap ne olursa olsun karakterlerin ağzından çıkan her şey yazarın kafasındakilerdir. Savunduğu ya da doğru bulduğu şeylerdir. Bu sebeple eşcinsellik gibi güncel bir sorundan kitapta bahsedilmemeliydi. Çünkü okur eğer yazarla aynı düşüncede değilse yazara karşı soğukluk hissetmesine sebep olur. Bu söylediğim “Yazar başkaları için değer ve düşüncelerinden vazgeçmeli” olarak algılanmasın demek istediğim gerek sosyal medyada gerek tüm dünyada tartışılan ve insanların dinlenmek ve zihinlerini boşaltmak için başvurduğu kitaplarda da bu tarz konuları okuması daha yorucu oluyor. Nasıl ödül almaya çıkan sanatçılar siyaset ve politika konuşunca sıkılıp “Bunun yeri ve zamanı burası değil sadece işinle ilgilenip teşekkür edip ödülünü alıp gitsen” diyorsak yazarlar içinde aynı şey geçerli yazarlarda sadece işini yapmalı yani yazmalı. Eğer eşcinselliğin savunmasıyla ya da doğruluğunu iddia eden bir kitap okumuyorsam bu tarz tartışmalı, baş ağrıtan konuları normal bir romanda okumak istemem.

 

“Gerçeklerin inançlarla mücadele etmesi imkansızdır.”

 

Genel olarak kitabı beğendim sadece olaylar çözüme kavuştuktan sonra bazı şeyler havada kalıyordu ama bunu da yazarın bu karmaşıklıkta o boşlukları düşünmeye fırsatının olmadığı şeklinde yorumladım. Çünkü olaylar o kadar zor şekilde toparlandı ki bir ara herhalde olay çözülemeyecek dedim ama yine beklemediğim bir şekilde çözüldü. Kafa dağıtmak için okunabilecek güzel bir kitap ben severek okudum umarım sizlerde severek okursunuz.

Hoşça kalın…

 

 

Yorumlar

Popüler Yayınlar