İYİ EŞLER

 

                                  İYİ EŞLER

 

Yazar: Louısa May ALCOTT

Yayınevi: İş Bankası

Sayfa Sayısı: 354

Değerlendirme: 7/10

 

Hoş geldiniz, bu yazımda sizlere severek okuduğum, eğitici, yol gösterici, ilk kitabının aksine huzurlu ama hüzünlü olan, serinin ikinci ve son kitabı olan “İyi Eşler” den bahsedeceğim. Kitap tahlili ve yorumuna geçmeden önce yazarımızdan bahsetmek istiyorum.

Louıse May Alcott, 1832 yılında ABD’nin Philadelphia şehrinde dünyaya geldi. Çocukluğu filozof ve pedagog olan babası ile Emerson ve Thoreau gibi düşünürlerin arasında geçti. Alcott başta aile bütçesine katkıda bulunma niyetiyle ısmarlama hikâyeler yazdı. Daha sonra kadınları güçlü bireyler olarak anlattığı eserler kaleme aldı. İç savaş başladıktan sonra gönüllü hemşirelik yaptı; o dönemki mektuplarının Hospital Sketches adıyla basılması, Alcott’ın tanınmasını sağladı. Küçük Kadınlardan sonra aynı karakterlerin farklı dönemlerini anlatan Good Wives, Little men ve Jo’s Boys adlı kitaplar okurlarla buluştu. Yazarımız 1888 yılında hayatını kaybetti.




“Aşk insanı güzelleştirir.”

 

Kitap, dört kız kardeşin artık evlenme çağına gelmesiyle karşı cinsle tanışmaları ve evliliğe giden süreçlerinden bahsediyor. Bundan önceki kitapta ebeveyn çocuk ilişkisi ağır basarken bu kitapta eşler arası iletişime ağırlık veriliyor. Eşler arasında sevgi, saygı, anlayış olması ve her daim iletişim içinde olması gerektiği vurgulanıyor. İlk kitapta kardeşlerin birbirinden farklı karakterlerinin olduğu vurgulanmıştı. Bu kitapta karakterlerinin eşleriyle arasındaki iletişimine yansımasını okuduk. Odamdan kitaba açılacak bir kapı olsaydı eğer Meg’in gösterişsiz sade ama bir o kadar mutlu ve güzel düğününe katılmayı isterdim.

 

“Doğal zarafetin parayla satın alınamayacağını, mevkinin her zaman asalet anlamına gelmediğini ve alınan iyi bir terbiyenin dış engellere rağmen kendini her zaman belli ettiğini henüz öğrenememişti.”

 

Kitapta aile içi dayanışma çok güzel anlatılmış. Bayan March’ın küçük kızıyla saygıyla konuşması, yanlış yapacağını bilse de destek olması ya da yazmayı seven ve yazar olmak isteyen kızı Jo’yu yazması için teşvik etmesi; aksi yönde eleştiri yapmadan destek olması çok güzel bir şey ve birçok anneye örnek olacak cinsten. Kardeşlerin Amy’e moral vermesi o üzülmesin diye ona destek olmaları okurun içini ısıtıyor. Kitapta en beğendiğim şey karakterlerden kim olursa olsun herkesin kendini açık ve net bir şekilde ifade edebiliyor olması. İstediği şeyi tane tane, anlaşılır şekilde anlatması harika ve kendime örnek aldığım şeylerden biri.

 

“Sanki bazı insanlar hep gün ışığında, bazıları ise hep gölgede kalıyorlardı.”

 

Yazar, benzetme yaparken başka eserlerdeki karakterleri kullanmış. Bu da yazarın çok geniş bir okuma yelpazesi olduğunu göstermiş. Kitabın bir bölümünde bir karakter vefat ediyor, okuma zevkinizi bozmamak adına kim olduğundan bahsetmeyeceğim ama kitapta daha çok yer bulabilirdi. Kimse onun için yeteri kadar üzülmedi bence ölüm bu kadar hızla işlenecek, hemencecik geçiştirilecek bir mesele değil bu sebeple kitabın o kısmını çok sevemedim.

 

“Gerçekten de umutlu bir kabullenişle doğal bir keder hep bir aradadır.”

 

Kitabı genel olarak beğendim ancak ilk kitapla karşılaştıracak olsam ilk kitabı daha çok beğenmiştim daha dolu dolu bir anlatıma sahipti. Önceki kitap ne kadar huzurlu ve mutlu bir kitapsa bu kitapta o kadar huzurlu ama kederli bir anlatıma sahipti. Ben Jo ve Amy’nin eş seçimini hiç doğru bulmadım. Yazar, okura tüm kitap boyu Jo’nun başka birinden hoşlandığını hissettirdi ama Jo sonda hiç akla gelmeyecek biriyle evlendi. Sanırım yazarın son kısımlarda aklı karıştı çünkü böylesine radikal bir değişimi hiç beklemiyordum. Ben olumsuzluklara rağmen kitabı severek okudum ve çok eğitici buldum umarım sizler de severek okursunuz.

Hoşça kalın…

Yorumlar

Popüler Yayınlar