SÖYLEME BİLMESİNLER

 

                      SÖYLEME BİLMESİNLER

 

Yazar: Şermin YAŞAR

Yayınevi: Doğan Kitap

Sayfa Sayısı: 200

Değerlendirme: 9/10

 

Hoş geldiniz bu yazımda sizlere çok severek okuduğum, kalemini gerçeğin tam içine batıran, ne yazsa okurum dediğim, sevgiyi ve sevgisizliğin yokluğundaki yalnızlığı çok güzel işlemiş bir kitaptan “Söyleme Bilmesinler” den bahsedeceğim. Kitap tahlili ve yorumuna geçmeden evvel başarılı yazarımızdan bahsetmek istiyorum.

Şermin Yaşar 1982 yılında Berlin de doğmuş, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirmiş daha sonra uzun yıllar reklam ve medya sektöründe metin ve reklam yazarlığı yapmıştır. Başlarım Şimdi Anneliğe, Oyuncu Anne, Oyun Takvimi, Dedemin Bakkalı gibi daha birçok kitabı bulunan yazarımız 3 çocuk annesidir. Türkçeye, Türkçenin söz varlığına ilişkin yaptığı çalışmaları kavramsal birer tasarım haline getirerek 2022 yılında dünyanın ilk 'Kelime Müzesi'ni kurmuştur.

 


“Herkes öyledir. Dışarıdan göründüğü gibi değil ki hiçbir şey. Herkes her şeyi bilecek olsa oturduğumuz evlerde, mahallelerde duramayız. Herkes bir şeyler saklıyor işte. Biz kimiz ki? Ne yalanımız olacak? Birbirimizle ne alıp veremediğimiz var? Koca dünyada küçücük insanlarız, bakınca herkes işinde gücünde. Ama şu kadarcık insanın bile birbirine bin tane yalanı var.”

 

Kitap, bir anne bir baba ve 3 çocuğunun hazin hikayesinden bahsediyor. En büyük kardeş Emin, annesinin bir tanesi en sevilen çocuk, Emin’in karısı Hülya ama sevdiği ve aklındaki kişi Çiğdem. Ailenin ikinci çocuğu Ethem, en sevilmeyen, sevgisizliği buram buram hisseden ortanca çocuk. Karısı Nurten saf, din ile ilgili her duyduğunu doğru zanneden ama gerçekten iyi kalpli biri. En küçük çocuk Ekrem, annesinin sevgisinden nasibi yok denecek kadar az. Ekrem’in eşi Sevgi, yalancının önde gideni. Halbuki Nurten Sevgiyi nitelendirirken şöyle demişti: “Çok dürüst, hiç yalanı yok.” Bu kitap okuyucuya kimseyi tam anlamıyla tanıyamayacağını çok güzel anlatıyor.

 

“Bazen yirmi dört saate gereğinden fazla şey sığıyor.”

 

“Kendimin içinden çıkıp gidemiyorum. Bedenim ruhumun betonu gibi çık çıka bilirsen.”

 

Kitap aslında bir ailenin nasıl olmaması gerektiğini anlatmış gibiydi. Üç kardeşin birbirine karşı olan sevgisizliği ve ilgisizliğini gelinlerden birisi: “Hayatımda hiç bu kadar sevgisiz bir aile görmedim.” diyerek özetlemiş oldu. Okudukça ne demek istediğini çok iyi anlıyorsunuz. Anne baba mutsuzsa çocuklarda mutsuz oluyor. Anne, çocuklarına kardeş olmayı, birbirini sevmeyi öğretmeyince kardeşler sevgisiz ve ilgisiz kalıyor. Bir çocuğun tüm ömrünü annesi belirliyor. Annenin var olup olmaması, aslında varken yok olması çocuğun hayata bakışını değiştiriyor. Belki de bir insanın tüm hayatını iyi yönde değiştirebilme gücü olduğu için cennet annelerin ayaklarının altındadır.

 

“Birimizin kasveti hepimize bulaşıyor böyle. Neşe bulaşıcıdır falan diyorlar. Yalan. Neşe kolonya gibi bir şey. Döküyorsun, o an ferahlıyorsun. Sonra uçup gidiyor burnundan, elinden, üzerinden. Kasvet öyle değil ama zamk gibi, bulaşıyor ve dokunan herkese yapışıyor.”

 

Kitaptaki eşler birbirleriyle mutlu değildi. Hepsinin gönlündeki başka, beklentisi başka, yanındaki başka. Eşlerden ikisi de başkasını seviyor ama aile zoruyla evleniyorlar sonra da bütün bir ömür hayalindeki kişiyle yaşıyorlar. Aslında bu durum ailelerin çocuklarına yaptığı bir zulüm ve bu durumu bitirmeyen eşlerin birbirine eziyeti. Okudukça anladım ki kendi gönlüne denk bir gönle denk gelmeyince insan içten içe çürüyor. İstemeden, ileride alışılır diye yapılan evlilikler hiçbir zaman alışılmadan mutsuz devam ediyor. Bir de eşler oturup açık açık konuşmayınca pasif agresif bir ömür geçmek bilmiyor.

 

“Kıyametin çok gürültülü olacağını sanıyoruz ya kim bilir belki de sessizdir. Sessizlik gürültüden çok daha ağır bir şey.”

 

Okudukça fark ettim ki kim olursa olsun insan fark edilmek istiyor. Kendisine nasılsın, neler hissediyorsun, neden üzgünsün? Gibi onu fark ettiğini gösterecek sözler duymak istiyor. Bu konuda biraz daha duyarlı olmak gerekiyor bence. Hep tanımadığımız kişilere karşı kibar, anlayışlı ve nazik oluyoruz ancak en güzel kibarlığı, en güzel iltifatları en yakınımızdakiler, her an görüp aşina olduğumuz kişiler hak ediyor.

 

“Bu acıyı bin farklı cümleyle anlatabilirim ben, ama hepsi aynı kapıya çıkar.”

 

Genel olarak kitaba bayıldım. Kitapta bütün ailenin hayatı, sırları her şeyi üst üste konulmuşta birisi gelip en alttaki taşa vurup tüm düzeni bozmuş gibi oldu. Sırların insana ne kadar ağır bir yük yükleyip yaşamı zorlaştırdığı çok güzel anlatılmış. Dram, acı, keder hepsi ince ince işlenmiş. Ben kitabı severek okudum dışarı çıktığımda insanlardan duyduğum birçok cümleyi kitapta okudum, bu kadar doğal ve bizden bir kitabı yazdığı için yazara hayranım. Umarım sizlerde okursunuz ve beğenirsiniz.

Hoşça kalın…

Yorumlar

Popüler Yayınlar