TEPENİN LANETİ

 

                     TEPENİN LANETİ

 

Yazar: John VERDON

Yayınevi: Koridor

Sayfa Sayısı: 462

Değerlendirme: 7/10

 

Hoş geldiniz, bu yazımda sizlere yazarın diğer eserlerini severek okuduğum o sebeple bu kitabı da merakla okuduğum, beni yanıltan ve sonu tahmin edilemeyecek kadar ters köşe olan bir kitaptan “Tepenin Laneti” nden bahsedeceğim. Kitap tahlili ve yorumuna geçmeden evvel yazarımızdan bahsetmek istiyorum.

 John Verdon, 1942 yılında Amerika’da doğdu. Uzun yıllar reklâm sektöründe çalıştı. Reklam sektöründe başarılı bir iş yaşamı sürdükten sonra emekli olan yazarımız eşiyle birlikte Dave Gurney polisiye serisini yaratmak için son derece sakin, huzurlu bir çevrede, New York dışındaki kırsal bir bölgede yaşamaktadır. Polisiye serisi yirmi dört dilde yirmi beş ülkede yayımlandı. Pek çok ülkede uzun süre çok satanlar listesinde kaldı.




“Bugünkü eylemleriniz yarınki yaşamınızın nasıl olacağını belirler.”

 

Kitap, Larchfield’ın en zengini olan Angus Russell’ın öldürülmesinden bahsediyor. Russell’ın düşmanı Billy Tate diğer insanların tabiriyle tam bir baş belası ve herkes katilin tate olduğunu düşünüyor. Olay yerinde bulunan bulgular bu düşünceyi doğrulasa da bir sorun var: Billy Tate olay gecesinden bir gece önce yıldırım çarpması sonucu kilisenin çatısından düşüp ölüyor. Polis inceleme yaptığında tate’in tabutunu içten kırıp morgtan çıktığını tespit ediyor. Kasabada yürüyen ölü söylentileri ve işlenen cinayetlerle olaylar silsilesi başlıyor.

 

“Hepimiz geçmişin yansımalarıyla boğuşuruz.”

 

“Önce dinlemeyi öğren sonra da öğrenmek için dinle.”

 

Kitapta olaylar çok hızlı başladı. Önceki kitaplarda ana karakter yardımını isteyen kim olursa olsun bir düşünür olayın getirisini ve dahil olup olmamasıyla ilgili düşünme süreci geçirirdi ancak bu kitapta Dave Gurney hiç düşünmeden kabul etti ve olaylar hızla gelişti. Bu kadar hızlı bir girişin olması olaylara uyum sağlayamadan konunun ilerlemesine sebep oldu. Çoğu yerde ne neydi diye geri dönüp tekrar okuduğum bölümler oldu. Ancak ne kadar hızlı başlarsa başlasın Klasik Dave Gurney serisinin heyecanı ve merakı kitabı zevkle okuttu.

 

“Beynin en önemli gücü olan ani bağlantılar yaratabilme yeteneği aynı zamanda en büyük zayıflığı da olabilir.”

Aynı yazarın seri olan kitaplarını okumak çok güzel. Tanıdık mekanlar, tanıdık simalar ve önceki kitapta yaşanan olaylara atıfta bulunmalar okuma zevkini arttırıyor. Sanki mahalle sakiniymişsin de sizin mahalleyi anlatıyorlarmış gibi bir his.

Yazarın bu kadar tanıdık sima ve geçmiş olaylara atıfta bulunmasına rağmen baş karakter olan Dave Gurney’in geçmişinden bahsetmiyor olması okurken biraz eksik hissettiriyor. Eşiyle nasıl tanışmış, ailesi nasılmış, ailesiyle olan ilişkisi nasılmış? Bu gibi sorulara doyurucu bir cevap verilmiyor. Kitabı okurken satır aralarında annesinden bahsedilince geçmişine olan merakım gittikçe arttı. Bence yazar ya güzelce anlatmalıydı ya da bu konulara hiç girmemeliydi.

 

“Başta hiçbir anlam ifade etmeyen hususlar, genellikle sonda bize en çok şeyi anlatan veriler halini alır.”

 

“Söylenti denilen şey aslında bir çeşit toplumsal zehirdir.”

 

Genel olarak kitabı beğendim. Tahminlerimin çok aksi bir sonuç çıktı. Ters köşe kitap okumak isteyen olursa tavsiye ederim. Ama bana soracak olursanız yazarın diğer kitaplarında daha hissedilir bir heyecan ve gerilim olurdu bu kitap diğerlerine kıyasla daha az heyecanlıydı. Yine de okuması gayet zevkli ve akıcı bir kitaptı. Umarım sizlerde severek okursunuz.

Hoşça kalın…

Yorumlar

Popüler Yayınlar