TOZ

 

                            TOZ

 

Yazar: Hugh HOWEY

Yayınevi: İthaki

Sayfa Sayısı: 416

Değerlendirme: 9/10

 

Hoş geldiniz, bu yazımda sizlere Wool (World Order Operation Fifty) serisinin son kitabı olan, heyecandan nefes almayı unuttuğum, gözlerimin okumak istediğim hıza yetişemeyeceği kadar sürükleyici, hüzün, acı, umut, mutluluk gibi birçok duyguyu içinde barındıran bir kitaptan “Toz” dan bahsedeceğim. Kitap tahlili ve yorumuna geçmeden önce yazarımızdan bahsetmek istiyorum.

 

Sekiz yıl boyunca yat kaptanı olarak çalıştıktan sonra çocukluk hayali olan yazarlığı yapabilmek için kitapçıda çalışmaya başlayan Howey, Wool serisinin temelini atan ilk kısa öyküyü 2011 yılında orada çalışırken yazdı. Amazon'un doğrudan yayıncılık sistemi ile internet üzerinden e-kitap olarak yayınladığı öykü, okurlar tarafından çok büyük bir ilgi gördü ve yazar, sonraları dört kısa kitap daha yazarak toplam beş bölümden oluşan Silo'yu tamamladı. Eser kısa bir süre sonra New York Times'ın çoksatanlar listesine adını yazdırdı ve ünlü yönetmen Ridley Scott kitabın film haklarını aldı.

 



“Bazı şeyler herkesin idrak edemeyeceği kadar büyüktür.”

 

Kitap, serinin son kitabı olduğu için artık her şey bu kitapta tamamlanıyor. Bir önceki kitapta siloların nasıl yapıldığını ne amaçla yapıldığını okumuşken bu kitapta artık durumlar değişti. Juliette dışarının durumunu öğrenebilmek için tekrar dışarı çıkıp örnekler aldı ve acı gerçekle yüzleşti. Bu sırada silo 1’de de işler sarpa sardı ve alınan kararla Juliette ve sevdiklerinin bulunduğu silo 18 kapatıldı. Zehirli gazlarla binlerce insan öldü, kurtulan birkaç yüz kişi başta yapılmasını istemediği ve çok kızdıkları tünelden Solo’nun silosuna yani silo 17’ye geçti. Artık siloların güvenli olmadığına karar verilince hep birlikte dışarıya çok uzaklara gitme kararı alındı.

 

“Kısa bir konuşma ve sunuşun ardından insanların rahatsız olduğu şeyleri dinleyeceklerdi. Onlara bunları düzelteceklerine dair sözler verecek, sonra da aynı şeyleri yapmaya kaldıkları yerden devam edeceklerdi.”

 

Kitabı okurken fark ettim ki dünyanın neresinde olursa olsun cahillik ve bilmemezlik insanların işlerini hep zorlaştırıyor. Durum ne olursa olsun geniş bir perspektiften bakmak gerekiyor. Osmanlı zamanında uzayın enginliklerini inceliyor diye Şeyhülislam Kadızade emriyle Takiyuddin Rasathanesinin yıkılması gibi insan bilmediğine hep düşman oluyor. Kitapta da dışarıya çıkılacak, yol gösterecek her şeyi şeytan işi korkunç şeyler olarak görüyorlar. Aslında ne kadar acı bir durum uçsuz bucaksız ormanlar, sonsuz gökyüzündense karanlık dipleri tercih ediyorlar bunu da sırf dışarıya çıkma cesaretleri olmadığı için yapıyorlar.

 

“Geçmiş sonsuza kadar yaşar. Bunu değiştirmenin bir yolu yok.”

 

“Acı vermeyen bir soluktan daha mükemmel hissettiren bir şey var mıydı acaba?”

 

Kitabı çok heyecanlanarak okusam da bazı yerler çok eksik bırakılmıştı? Juliette numune almak için dışarıya çıkarken neler oldu, ne hissetti? Kazıcıyı ne ara tamir ettiler de silo 17’ye vardılar? Hep birlikte dışarı çıkarken ne yaptılar ne gördüler, dışarıyı hiç görmeyenler ne hisseti? Bunların hiçbir cevabı yoktu. Yazar sanki hemen sonuca ulaşmak istiyor gibi olay ve durumdan çok sonuç yazmıştı. Sanki başka bir şeye odaklanmışta bu seri yarım kalmasın diye mecbur bir son yazmış gibiydi.

 

“Özürler kırıkları tamir etmiyordu; yalnızca bir şeylerin kırıldığının itirafıydı onlar. Sıklıkla da iki insan arasında.”

 

Genel olarak kitabı beğendim. Diğer kitaplar çok uzunken ve her bir ayrıntıya yer verilmişken bu kitap çok aceleye gelmiş gibiydi. Juliette ve diğerlerinin nasıl çıktıklarını kaç gün sonra o korkunç bölgeden uzaklaşıp güzelliklere ulaştıklarını ve nelere tanık olduklarını okumayı çok isterdim. Bence yazar okurların sitemlerinden kaçınmak için “Bu bir son değil elbette. Okuduğumuz her hikâye, izlediğimiz her film buna müsaade ettiğimiz takdirde hayal dünyamızda devam eder.” Cümlelerini kullanmış ve eksik parçaları okurun hayal gücüne emanet etmiş. Bunu yapmak yerine daha uzun yazabilirdi. Serinin başından sonuna kadar Juliette karakteri mücadeleyi seven, asla vazgeçmeyen bir karakter olarak anlatıldı ama bu kitapta kendileri kurtulduktan sonra diğerlerini kurtaracak, onları uyaracak bir plan yapmasını bekledim ama hiç böyle bir şey yoktu. Juliette’in yaptıkları, baştan beri oluşturulan karakterine hiç uygun değildi.

Bunca eleştiriye rağmen şunu söyleyebilirim ki serinin bence en güzel ve en heyecanlı kitabıydı, çok güzel ama çok eksikti bunca acının daha güzel bir sonu olmalıydı. Hiç değilse yıldızlara âşık olanın yıldızları izleyebilmesini çok isterdim. Ben severek okudum umarım sizlerde severek okursunuz.

Hoşça kalın…

Yorumlar

Popüler Yayınlar